
Öncelikle yazılarımda sürekli söylediğim kuranın birden çok şeye bir söz ile aktarmasını dile getireyim.
Kuranın gerek dili gerekse edebi yapısı çok zengindir. bu yüzden bir şeyi anlatmaz çok şeyi anlatır. İlahi mesajın bu özeliğine kuranın bir kelam ile çok şey söylediği bütün meal ve tefsir yazarları tarafından kabul görmüştür. Bunları meallerin farklı oluşu ve tefsirlerin birden çok şeyi aktarması ve ön sözlerinde bunu delileri ile aktarmaları ile tespit edebilirsiniz. Ayrıca Lokman, 31/27 Kehf sûresi 109. Açıklamalı meallere ve tefsirlere bakınız.
Bu ayetlerden biri Embiya 30 ayettir. Ayetin asıl mesaj yaratıcının gökleri yeri yaratan canlıları da yaratan olduğunu gücünün kudretini anlatmaktır. Lakin bu mesaji verirken insanlara bir kaç bilgiye işaret eder. Bunlardan biri ise GÖKLERİN YERİN BİTİŞİK OLDUĞU SONRA ONLARIN AYRILDIĞI VE HER CANLI ŞEYİN SUDAN YARATIKMIŞ olduğudur.
Kuranda asıl olan mesajdır. Mesajı verirken kulanmış olduğu lafız ve lafızda olan işaretler sadece birer araçtır.
اَوَلَمْ يَرَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقاً فَفَتَقْنَاهُمَاۜ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ اَفَلَا يُؤْمِنُونَ
İnkâr edenler, gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? Enbiyâ Suresi - 30
Arapça'da "ratk", tıkamak, tutmak, bendlemek" demektir. Nitekim, "O şeyi tıkadım, o da tıkandı" manasında denilir. "Feth" ise, bitişik-yapışık iki şeyin arasını, yarıp-ayırmaktır. Zeccac şöyle demektedir: "Ratk masdar olup, ayetin manasını "O, ikisi ayrılan oldular" demektir. Mufaddal da, "Cenâb-ı Hak burada "ratkaynl" dememiştir. Bu tıpkı Biz onları yemek yemez birer beden olarak yaratmadık" (Enbiya. 8) ayetinde olduğu gibidir. Çünkü nasıl onların herbiri bir "beden" ise, burada bahsedilen yer ile göğün her biri de bir "ratk" (bitişik şey) dir. 1
Burada bazıları Sema gök yüzünün tamamı için olmadığını sadece atmosfer olduğunu söylüyor. Oysa sema genel bir ifadedir kuran da bunu görebilirsiniz ayrıca sözlüklerde ve tefsirlerde mealler bunun genel bir anlam olduğunu aktarmaktadır. Ayrıca السَّمٰوَاتِ Cemi çoğul olarak gelmektedir. 2
Bunun dışında bir kaç saçma iddialar var. Bunlardan birisi: ayetin öncesi sonrası ile okuyun kozmolojiye dahil bir şey söylemediğini görürsünüz. Ayetlerin öncesi ve sonrası ile okuyan tüm herkes görecektir ki kozmolojik bir olguya işaret etmesine hiç bir engel yoktur. Birde şöyle saçma bir şey söyleyenler var kuran yer diyor yerde dünya oluyor. Uzaya göre yer diye bir şey yok ayrıca bir çok gezegen var o halde bu kozmolojik bir şeyi anlatmıyor. Kuran muhatap aldığı insanlar insanlarda yer yüzünde olduğu için yeryüzüne göre konuşmasından daha doğal bir şey olabilir mi? Ayrıca kuran bize kozmolojik bir eğitim veren bilim kitabı değildir. Bilimsel olgulara yeryüzünde olan insana göre işaretler verir ve sonuçları aktarır.
Bir diğeri eski tefsirlerde olan farklı anlayışlar: Ayetin farklı yorumları veya birden çok şeye işaret etmesi kozmolojik bir olguya işaret etmediğinin kanıtı değildir .Öncelikle herkesin bunu iyice idrak etmesi gerekiyor.
Bazıları yağmurun yağması ,çimenlerin çıkması gibi bir şeyi anlamış .Eğer buna işaret etse yağmur ve bulut bunları da kullanabilirdi. Ayrıca ilk muhatabında hatası olabilir. bizlerinde onlarında bilmediği bazı şeyler olabilir. Bugün bizlere bildirilir bizim de onların gibi anlayamadığımız şeyler olabilir bu istisnalar çok doğaldır.
İkrime, Atıyye el-Avfî ve İbn-i Zeyd, göklerin ve yerin bitişik olmasından maksadın, bunlardan her birinin önceleri delik olmadıkları sonra Allah'ın, gökleri delerek oradan yağmur indirdiği, yerleri yararak oradan bitkiler çıkarıp sular fışkırttığı anlamına geldiğini söylemişler ve buna delil olarak ta şu âyetleri zikretmişlerdir. "İçinde hâdiseler tekrarlanan göğe, yanlan yere yemin olsun ki, muhakkak Kur'an, hak ile bâtılı ayıran ilahî bir kelamdır." Tarık Sûresi, Âyet: 11-13 2
Bunu böyle bir yorum getirilebilir. lakin buna da işaret ediyor dememiz için metne sadık kalmamız gerekiyor. Metinde olmayan yağmur yağması bitkilerin çıkması suların fışkırması gibi bir şeyden söz etmemekte. Delil olarak sunulan ayet ise doğrudan bir delil olmamaktadır.
Razı buna şöyle cevap veriyor Buna göre eğer, "Bu izah tercihe şayan izah değildir. Çünkü yağmur göklerin hepsinden değil, sadece bir gökten yağar. O gök de, yere en yakın göktür?" denilirse, deriz ki: Göğün herbir yeri, gökyüzü olduğu için, böyle "gökler" denilmiştir. Bu tıpkı, "Eski eblise" "Taş kazan" ifadelerinde olduğu gibidir. Bil ki bu izaha göre, ayetteki O "ru'yeti" (görmeyi), bizzat görme manasına atmak mümkün olur. 3
Ayrıca eski tefsir kaynağı Taberi bunuda aktarmıştır Abdullah b. Abbas Mücahid ve Süddî de Yer gök bitişik bir birinden ayrılması olduğunu söylemişler 4
Ayette ifade edildiği gibi birbiriyle iç içe, "ratk" durumundaydılar. Ardından bu madde şiddetli bir patlamayla yarılıp ayrıldı. Yani Kur'an'ın "fatk" kelimesiyle beyan ettiği ayrılma fiili meydana geldi. Büyük Patlama ya da Big Bang, evrenin yaklaşık 13,8 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir noktadan meydana geldiğini savunan evrenin evrimi kuramı ve geniş şekilde kabul gören kozmolojik modeldir.
Bir kelam ile çok şey anlatan kitap mesajın yaratıcının gücünü kudretini anlatmak olduğu .Bunu aktarırken kulanmış olduğu lafızlarda kozmolojik bir olguya sarahaten işaret ettiğini görmekteyiz. Ayrıca eski alimlerin yapmış oldukları yorumlarda yorum olarak geçerli olduğunu lakin yapılan tenkide göre buna da işaret eder dememiz için metinde yağmurun inmesi ,bitkilerin büyümesi gibi ifadelerin olması gerektiğini söyleyebiliriz..
Her canlı şeyin sudan yaratılması ise genel bir ifade olup bütün canlıların başlangıcında ve devamında su olduğunu söyleye biliriz... 5
Gene bazıları işaretleri görmemek için اَلَمْ يَرَوْا görmediler mi? kafirler o zaman büyük patlamayı nasıl görecekler diyor öncelikle büyük patlamayı bugün görmüyoruz Arta kalan kozmik radyasyonlarına ve doppler etkisine bakarak bu olgular ile büyük patlama teorisinin sonucuna varıyoruz ayrıca bunu gözle görmek ile sınırlı tutamayız bu bilgi bir şekilde ( peygamberin bu bilgiyi vermesi veya bunu diğer dinlerin öğretilerinde bildirmesi .) onlar bilmiyor idrak edemiyor mu? diye anlaşılabilir Fil süresinde Fil sahiplerine neler olduğunu görmedin mi diyor peygamber bunu görmemişti yada Enbiya 6 ayete nice nesiller helak oluşunu görmüşler mi? benzer ayetler vardır Yani Arapça’da “Görmüyorlar mı? Düşünmüyorlar mı?” anlamlarına gelen “E-Lem- Yere/Tere” şeklindeki istifham/soru sitili, gerçek bir sorgulamaya değil, konuyu pekiştirmeye yöneliktir Detaylı bilgi için 6
Bilim değişirse diyenler vardır bu arkadaşlar bilimsel olgular ve değişkenleri ayırmakta zorlanıyor. Bilimsel olgu olan evrenin tek bir noktadan ayrılarak genişlemesi bir olgudur. Buna dahil bir çok deliler var :Değişecek olan evren bir başka evrenin içinde bitişik iken ayırdı. Birden çok evrenler mi bu şekilde olduğudur. Bunlar ise ayete aktarılan evrenin bitişik iken ayrılma olgusuna ters değildir ayrıca bizler bu kasıt edilen mesajdır demiyoruz işarettir diyoruz. Bu argüman tefsirin yanlış olması kuranın yanlış olduğunu göstermez.
Böyle bir bilgi diğer kitaplarda var diyenlere her kavme elçi gitti ve bazı mesajların kalmış olması kuranı doğrulamaktadır. Kuranın doğru olanları alması diğerlerinde binlerce çelişki olduğu halde hiç bir çelişki olmayıp çok daha fazla ve açık bir şekilde işaret etmesi bu kitabın çok anlamlı ilahi bir kelam olduğunun delilidir.
Ayette ifade edildiği gibi birbiriyle iç içe, "ratk" durumundaydılar. Ardından bu madde şiddetli bir patlamayla yarılıp ayrıldı. Yani Kur'an'ın "fatk" kelimesiyle beyan ettiği ayrılma fiili meydana geldi. Büyük Patlama ya da Big Bang, evrenin yaklaşık 13,8 milyar yıl önce aşırı yoğun ve sıcak bir noktadan meydana geldiğini savunan evrenin evrimi kuramı ve geniş şekilde kabul gören kozmolojik modeldir.
Büyük Patlama da, bilimin diğer tüm güçlü açıklamaları gibi bir teori ve birçok diğer güçlü teori gibi çok sayıda bilimsel veri ve bulguyla besleniyor ve bu sayede bünyesindeki doğa yasalarının neden ve nasıl o şekilde olduğunu açıklamayı başarıyor. Büyük Patlama Teorisi'ni besleyen gözlemsel verileri şu şekilde sıralamak mümkün:Evren çok karanlık bir yer. Geceleri, gezegenler de karanlığa gömülüyor. Evren sonsuz olsaydı, sonsuz sayıda yıldız ve sonsuz miktarda ışık olması gerekirdi; Evren karanlık olamazdı. Dolayısıyla Evren sonlu olmalıdır. Sonluysa, başlangıcı olmalıdır.
Evren'in daha uzak noktalarından Dünya'ya ulaşan ışığın spektrumu kırmızıya daha yakın frekanslara kayar. Buna kırmızıya kayma denir.
Evren'in "özel" olduğunu gösteren hiçbir niteliği yoktur. Dahası, Evren'in herhangi bir noktasının "özel" olduğunu gösteren hiçbir nitelik yoktur. Evren, her noktada homojen ve eş gibi gözükmektedir. Evren'in ne tarafına bakarsanız bakın, birbirine benzer nitelikler görürsünüz. Yani Evren izotropiktir. Bu gözlemler, Evren'in ya Büyük Patlama ile tek bir ânda başlayıp genişlediğini, ya da Sabit Denge Modeli'nde olduğu gibi ezelden beri bu şekilde olduğunu göstermektedir. Bugüne kadar geliştirilen diğer bütün modelleri (örneğin Sonsuz Evren Modeli gibi) elemektedir.
Peki bu iki teoriden Büyük Patlama Teorisi'nin daha geçerli olduğunu nereden biliyoruz?
Aşağıdaki ek gözlemler, Büyük Patlama Teorisi ile açıklanabilir; ancak Sabit Denge Modeli ile açıklanamaz: Uzayın derinliklerinden gelen radyo dalgaları ile kuasarların atım sayılarını, bu kaynakların akısına kıyasladığımızda Evren'in zaman içinde evrimleştiğini görüyoruz. Evren sabit değildir.
Evren'in her köşesini dolduran Kozmik Mikrodalga Artalan Işıması, Evren'in çok daha yoğun ve izotermal bir durumdan bugünlere evrimleştiğini göstermektedir.
Aynı ışımaya yönelik gözlemlerimizdeki sıcaklık dağılımlarının kırmızıya kayma ile uyumlu olması, Evren'in zaman içinde değiştiğini doğrulamaktadır.
Döteryum, 3HE, 4He ve 7Li gibi hafif izotopların Evren'de bol miktarda bulunması, Büyük Patlama Teorisi'nin öngördüğü ilk üç dakikada yaşanan olaylarla uyumludur
Buna ek olarak, Kozmik Mikrodalga Artalan Işıması'nın açısal güç spektrumunun milyonda birkaç parçacık seviyesinde olması, "karanlık madde ile dolu Evren modeli"ni öngören ve Büyük Patlama Teorisi'nin bir uzantısı olan Enflasyon Teorisi ile uyumludur 7
Kuran’ın mucize yönlerinden bir tanesi de bir cümle içinde çok hakikatleri barındırmasıdır, bu ayet hem evrenin hem atmosferin oluşumunu tek cümlede açıklıyor.
Buyurun bakalım bu mucize ayeti ne ile izah edeceksiniz?
Dünya’da bulunan kütle çekimi gücünün etkisinden dolayı Dünya (ve diğer gezegenler) küremsi şekle sahiptir. Dünya’nın ve diğer gezegenlerin başka şekil almaları mümkün değildir. Yani bir gezegen bir yıldızdan koptuğunda eğri büğrü bir şekli varsa da zamanla ister istemez küremsi veya geoit olacaktır. İstese de istemese de şekli buna dönüşecektir. Yine atmosfer Dünya’nın kütle çekiminden dolayı istese de istemese de orada asılı kalacaktır. Çünkü fizik sabitleri hassas bir şekilde bu sonucu verecek şekilde ayarlıdır. Ne atmosferin uçuculuğu yerden kopmasını sağlayabilir, ne de yer kendine tamamen çekip onun oluşumunu engelleyebilir. Çok hassas ayarlarla atmosfer Dünya üzerinde dengede kalmıştır. Peki şu ayete bakalım:
Fussilet 11: Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.
Daha önceden ilk atmosferimizin duman halinde olduğunu söylemiştik. Sonra fizik ve kimya sabitlerinin etkisi ile Dünya kaçınılmaz hali olan geoit halini almıştır. Yani burada üç harika gerçek var. Birincisi atmosferin ilk halinin duman olduğunun bildirilmesi, ikincisi ise “isteyerek veya istemeyerek” derken fizik sabitlerinin dünyayı ve atmosferi oluşturan gücünü göstermesi ve görevini vermesidir. Bilim insanları uzayda bulunan toz parçacıklarının statik elektrik yardımı ile birbirlerine yapıştığını ve kümeler oluşturduğunu ve bu kümelerin zamanla gezegenlere dönüştüğünü rapor etmişlerdir. Yani bu toz zerreleri kaçınılmaz olarak gezegenleri ve yıldızları oluştururlar. Üçüncüsü göklerin ve yerin sonradan bu hale dönüştürüldüğünün belirtilmesi.
Şimdi bize on tane çok garip gelecek bilimsel teoriler söyleyin, Söyledikleriniz yeni olsun ve şaşırtın bizi. Aradan 1450 sene sonra gelişen teknoloji ile anlayalım ki söylediklerinizin hepsi doğruymuş. İşte Kuran’ın nasıl bir meydan okuma yaptığını şimdi anlayabildik mi?
“Yoksa “onu (Kur’an’ı) uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre getirin.” Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse, bilin ki o (Kur’an) ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz?” Hud 13-14
Araştırmacı: Mustafa Ali UÇAR
Kaynaklar
http://islamilimleri.com/.../021/Tefsir/Turkce/08/033.htm Diğer tefsirlere bakınız ! 1 .2 .3 .4 .5.6
Opmerkingen