top of page

Tebliğ Olmadan Sorumluluk Olur mu? Fetret Ehli Meselesine Akıl ve Vahiy Açısından Yaklaşım

Güncelleme tarihi: 6 gün önce




Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et! Bakara ﴾286﴿


Ebu Hureyre Radiyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle demiştir: “Canım onun elinde olan Allah’a yemin ederim ki; ister Yahudi olsun ister Hristiyan olsun ümmetten her kim beni işitip iman etmeden ölürse mutlaka O, cehennem ehlinden olur.”  (Muslim 240)


İmam Nevevi Rahimehullah şöyle dedi: “Bu hadisin işaretinden şöyle anlaşılmaktadır: kime İslam daveti ulaşmamızsa O kişi, mazurdur.”

Şerh Sahih Muslim 2/188



Adalet-İlim Dengesi (Mutlak Bilgi – Adil Yargı)



"Sorumluluk, bilgiye orantılıdır. Bilginin olmadığı yerde yargı da olmaz."


Eğer Allah, İslam'ı hiç duymamış kişiyi azapla cezalandıracaksa, bu şu üç durumdan biriyle olur:

  1. Ya kişinin bilgiye ulaşması zaten imkânsızdı → O hâlde cezalandırmak adaletsiz olur.

  2. Ya kişi ulaşabileceği bilgiye bilerek yüz çevirdi → O zaman sorumlu olur.

  3. Ya Allah, ona bilgi vermeden cezalandırıyor → Bu, ilâhî adaletle çelişir.


Kur’an'da:

“Biz bir kavme peygamber göndermedikçe azap etmeyiz.” (İsrâ 15) Bu, epistemik adalet ilkesidir: Bilgi yoksa sorumluluk yok.

Aklın Sınırları – Tevhid Bilgisine Ulaşma Mümkün mü?


  • Mâtürîdî’ye göre: Akıl Allah’ın varlığına ulaşabilir ama dinin emir ve yasaklarını bilemez.

  • Dolayısıyla İslam'ı hiç duymamış bir kişi şirkten kaçınsa bile, ibadetleri bilemediği için eksik kalır.

  • Bu durumda ona teklif edilmemiş bir şeye göre ceza vermek "mükellef olmadan sorumlu tutmak" olur — ki bu zulümdür.


Kur’an'da:

“Rabbin kullarına zulmedici değildir.” (Fussilet 46)

Sınavda Soru Verilmeden Not Verilmez


“Bilgi verilmeden imtihan yapılmaz. Cevabı söylenmemiş bir sorudan dolayı birini cezalandırmak mümkün değildir.”

Bu mantık, hem ahlâkî hem pedagojik hem de ilâhî adaletle çelişmez.İslam, Allah’ın insanlara peygamber, vahiy, delil, uyarı ile hitap ettiğini belirtir. Bunlar olmadan bir kişi:


  • Ne Allah’ı doğru tanır.

  • Ne O’nun istediklerini bilir.

  • Ne de kendini sorumlu hisseder.

O hâlde Allah’a iman ve İslam’ın gerekleri hakkında hiçbir bilgi gelmemişse, kişi bu konuda imtihana tabi tutulmuş sayılmaz.


Kur’an’daki "Davet" İlkesine Dayalı Sorumluluk


"Kur’an’da azap, ancak tebliğ ulaştıktan sonra söz konusudur. Aksi hâlde, Allah’ın azabı tehdidi anlamını yitirir."

Ayet delilleri:

  • “Her ümmetin bir peygamberi vardır.” (Yûnus 10/47)

  • “(Kâfirler) şöyle demesinler diye elçi gönderiyoruz: Bize bir uyarıcı gelmiş olsaydı biz doğru yolda olurduk...” (Fâtır 37)


Bu ayetler açıkça gösteriyor ki:

  • Uyarı ulaşmadıysa kişi mazeretlidir.

  • Azap ancak bilgiye rağmen inkâr eden içindir.


Allah’ın Mutlak Hikmetiyle Bağdaşmazlık


“Allah’ın hikmeti, anlamsız eylemlerden münezzehtir. Bilgisizliğin cezalandırılması, hikmetsizliktir.”

Kur’an’daki ilahî sıfatlar:

  • Alîm (her şeyi bilen)

  • Hakîm (her işi yerli yerinde yapan)

  • Adl (mutlak adalet sahibi)


Eğer İslam’ı hiç duymamış biri:

  • Ciddi arayışta bulunduysa ama ulaşamadıysa, bu kişi hikmetli bir Rab tarafından cezalandırılmaz.

  • Cezalandırılırsa bu, hem bilgiye dayalı yargı ilkesine, hem de Allah’ın "lutfu, hikmeti, merhameti" sıfatlarına aykırıdır.


Kur’an’ın “İstitaat” (Güç Yetirme) Prensibi


"Sorumluluk, ancak güç yetirilen alanlarda geçerlidir."

Kur’an’da:

“Allah hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez.” (Bakara 286)“Gücünüz yettiğince Allah’tan sakının.” (Teğâbün 16)

  • Bilgisi olmayan biri, tevhid veya namaz, oruç gibi farzlara güç yetiremez.

  • Bilgi ulaşmamışsa sorumluluk da ulaşmamıştır.


Bu, İslam ulaşmadan ölenler için bağışlanma kapısının açık olduğunu gösterir.


Kritik Fark: Bilgiye Rağmen Red – Bilgisiz Kalmak


“Kişinin hakikati bildiği hâlde reddetmesi başka, hiçbir fikri olmayan halde yaşamış olması başkadır.”

Bu yüzden Kur’an’da azap gerekçeleri:

  • Bilgiye rağmen kibirlenmek (Zümer 59)

  • Alay etmek (Secde 22)


  • Hakka düşmanlık beslemek (Bakara 98) gibi aktif inkârcı tavırlardır.

Ama İslam’dan bihaber bir kabilede doğmuş, belki putlara bile inanmayan bir kişi, bu aktif inkâr suçlarını işlememiş olur.


. Yüce Rahmet İlkesi – Azapta Öncelik Değil, Bağışta Öncelik


“Allah’ın rahmeti, azabından önce gelir.”

Kur’an’da:

“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” (A‘râf 156)“O, kendine zulmedenleri bile affedebilir.” (Zümer 53)

O hâlde hiç duymamış kişi:

  • Ne inkâr etti

  • Ne kibir gösterdi

  • Ne düşmanlık yaptı

Bu tür birini azapla cezalandırmak, rahmetin genişliğiyle bağdaşmaz.


SONUÇ:

İslam’ı hiç duymamış kişi,

Durumu

Akılcı ve Adil Değerlendirme

Bilgi ulaşmamış

Sorumlu değil, fetret ehli

Bilgi ulaşmış ama çarpıtılmış

Niyete göre değerlendirilebilir

Ulaşmış ama umursamamış

İhmalkârlık varsa sorumlu

Ulaşmış, araştırmış ama tatmin olmamış

Arayış samimiyse azap edilmez

"Onların hükmünü en iyi bilen Allah’tır." (Tevbe 115)"Kime uyarıcı ulaşmadıysa, azap da olmaz." (İsrâ 15)




Araştırma Derleme


MUSTAFA ALİ UÇAR




Comments


  • Twitter
  • YouTube
  • Facebook - White Circle
  • Instagram - White Circle

Hubeyb öndeş 

bottom of page