top of page

12- Yusuf suresi (hubeyb Öndeş meali)

Güncelleme tarihi: 17 Ağu 2021

1- elif, lam, ra. İşte bu, apaçık kitabın ayetleridir.

2- Gerçekten biz, onu açık-anlaşılır¹bir kur'an olarak indirdik. Akıl etmeniz beklenir.

¹:  "arabiyyu=العربي" konuşmanın açık net-duru [anlaşılır] olan kısmıdır. (müfredat: عرب bkz: والعَرَبيُّ: الفصيح البيّن من الكلام) bir nevi "Halk arasında konuştuğunuz gibi karmaşık ve kuralsız bir dil olarak değil; apaçık, anlaşılır kurallı bir dil ile onu indirdik" anlamındadır.

3- Biz, sana öykülerin en güzelini bu kur'an'ı vahiy edişimizle anlatıyoruz. Sen bundan [kur'an'dan] önce, gerçekten de bihaber olanlardan idin.

4- Hani Yusuf, babasına "Ey babacığım! Gerçekten ben, on bir parlayan yıldızı, güneşi ve ay'ı (rüyamda)¹ gördüm, onları benim için secde ederlerken gördüm"  demişti.

¹: bu görme olayı rüyada olmuştur. Çünkü devam eden ayette, babasının Yusuf'a "...Rüyanı anlatma..." dediği yazmaktadır.

5-6- [Babası] "Ey küçük oğlum! Kardeşlerine rüyanı anlatma. Aksi halde, sana bir tuzak planlarlar. Gerçekten şeytan, insana apaçık bir düşmandır." demişti. "işte bunun gibi, RAB'bin seni özel olarak seçer, sana olayların yorumundan öğretir, sana nimetini tamamlar ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a onu [nimetini] tamamladığı gibi, Yakup ailesine de [nimetini] tamamlar. Gerçekten RAB'bin devamlı bir bilendir, bir hakimdir/hikmetlidir."

7- Elbetteki Yusuf ve kardeşlerinde, soranlar/isteyenler için çokça ayetler[işaretler] vardı.

8- Hani [kardeşleri] "Biz, kenetlenmiş bir topluluk olduğumuz halde, gerçekten Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgili geldi. Gerçekten babamız apaçık bir şaşırma içindedir." demişti.

9- "Yusuf'u öldürün veya bir yere [bölgeye] önemsizce bırakın da, babanızın yüzü [kendisi] size kalsın, bundan sonra da düzgün-iyi bir millet olursunuz."

10- Kendilerinden bir sözcü "Eğer (bir şey) yapacaksanız, Yusuf'u öldürmeyin, onu kuyunun dibine atın da yolcu topluluklarından bazısı onu alsın." dedi.

11-12- [kardeşleri] "Ey babamız! Senin için ne var ki Yusuf konusunda bize güvenmiyorsun? Gerçekten biz, ona nasihatçıyız. Yarın, onu bizimle gönder de bol bol yesin ve oynasın. Gerçekten biz onu mutlaka koruyacağız." dediler.

13- [Babaları] "Onu götürmeniz, gerçekten beni çok üzer. Siz, ondan [Yusuf'tan] bihaber iken kurtun onu yemesinden korkuyorum" dedi.

14- [kardeşleri] "Yemin olsun ki biz kenetlenmiş bir topluluk olduğumuz halde kurt onu yerse, kesinlikle biz o an kaybetmişleriz" dediler.

15- Ardından, onu [Yusuf'u] götürdükleri ve onu kuyunun dibine bırakmayı kararlaştırdıkları zaman [yapacaklarını yaptılar]¹. Ona [Yusuf'a] "Onların bu işlerini, kendileri farkında değilken mutlaka kendilerine haber edeceksin" (diye) vahiy ettik.

¹: Buradaki (لما) edatının cevabı hazf edilmiştir [atılmıştır]. Bunu, "vahiy/işaret ettik = واوحينا" ifadesinin başındaki (و) gösteriyor.

Cevabın hazf edilmiş [atılmış] olduğunu zamahşeri, kurtubi ve kadı beydavi de söylemektedir

16- Akşam ağlayarak babalarına geldiler.