top of page

31- Lokman suresi (Hubeyb öndeş meali)

Güncelleme tarihi: 13 Şub 2020

1- Elif, lam, Mim.

2-3- İşte bu, güzellik edenlere bir rehber ve bir rahmet olarak hikmetli kitabın ayetleri'dir.

4- [Güzellik edenler]ahirete [son hayata] yakinen-kesin olarak inanır bir haldeyken, namazı sürekli olarak gereğince kılan ve zekatı verenlerdir.

5- İşte onlar, RAB'lerinden bir rehber üzerindedir. İşte onlar, başarılı olanların ta kendileridir.

6- İnsanlardan [bazı] kimseler, bilgisizce Allah'ın yolunu kaybettirmek¹ için ve onları² (ayetleri) bir alay konusu edinmek için, sözün boşunu [olayların-sözlerin gereksiz olanlarını]³ satın alıyor. İşte onlara (evet!) onlara alçaltıcı bir azap vardır.

¹: "şaşırtmak için" [ليُضِلو] ve "şaşırmak için" [ليَضِل] şeklinde iki okuyuşla da okunmuştur. (kurtubi)

²: "Onu/onları" [ها] zamiri "ayetlere" de işaret edebilir, "Allah'ın yoluna" da işaret edebilir.

³: "Hadis=حديث" hiç yokken ortaya çıkan her şeye denilir. (Mekayısi-l lugat: حدث) söz olsun olay olsun her her şeyi kapsar. Yani ayette eleştirilen şey konuşmada boş olan şeylerle sınırlı değildir. Allah'ın yolundan alıkoymak ve onunla (Allah'ın yoluyla veya ayetleriyle -hiç fark etmez ikisi de aynı manaya çıkar- ) alay etmek için istenilen her türlü oyalanma ve boş şeyleri yasaklar.

7- Kendisine Ayetlerimiz okunup teşvik edildiği zaman, sanki onu hiç işitmemiş gibi, sanki iki kulağında bir ağırlık var gibi, büyüklük taslayarak yüz çevirdi. Onu, can yakıcı bir azap ile müjdele!

8-9- Gerçekten, inanmış ve düzgün-iyi eylemde bulunmuş olanlara [gelince] onlar için, Allah'ın hak vaadi olarak kendisinde kalıcı oldukları Naim'in cennetleri vardır. O devamlı üstündür, hakimdir/hikmetlidir.

10- Gökleri, herhangi bir dayanak [direk] olmaksızın yarattı, [Gökleri işte] görüyorsunuz¹... [Yer] sizi yalpalıyor diye, yerin içine ağırlıklar² attı. Onun içinde, her bir kımıldanan [canlıdan] yaydı [meydana getirdi]. Gökten bir su indirdik³. Ardından, değerli her bir çiftten-sınıftan onun [dünyanın] içinde yetiştirdik.

¹: Eski çağlarda, insanlar göğün direklerle ayakta durduğuna ve direklerle yükseldiğine inanırdı. Türklerin eski inançlarında bile, bu inançtan eser vardır.

Hatta, peygambere en yakın zamanlarda yaşamış olan ıbni Abbas, ikrime, Mücahid, hasan, katade gibi birçok kişi de, bu yanlış inanca sahiptir. (ıbni kesir, kurtubi, Fahreddin Razi, zad'ul mesir) kur'an bu yanlış inanca açıkça karşı çıkmaktadır. Bulunduğu çağın yüzlerce yanlış bilgisine rağmen, kur'an bu yanlış inanca karşı çıkarak mucize olduğunu bize gösteriyor.

"onları görüyorsunuz" manasında olan (ترونها) fiili, kendi başına ayrı bir cümledir. (zamahşeri: keşşaf, zad'ul mesir rad 2) bu fiilde bulunan zamir, "Gökleri" kelimesinden haldir. (zamahşeri:keşşaf) çünkü (ها) zamiri (سماوات) [yani "göklerin"] dişi olması sebebiyle, onlara dönmektedir.

Bu fiili "direkler" isminin sıfatı yapanlar da vardır, ancak ilkinin daha uygun olduğu söylenmiştir. (zad'ul mesir rad 2)

²: "revasiye=رواسي" kelimesi "resev=رسو" kelimesinin çoğul halidir. Bu kelime "ağırlık" manasındadır.

Örneğin:

<