37- Saffat suresi (Hubeyb öndeş meali)
1-5- Sıra halinde sıralananlar; böylece sürdükçe sürenler; ardından hatırlatmayı (zikri) okuyup teşvik edenler delildir ki: gerçekten Tanrınız kesinlikle tektir, göklerin, yerin [tüm evrenin] ve ikisinin arasındakilerin (içindekilerin) RAB'bidir. Doğuların¹ da RAB'bidir.
¹: Güneşin yıl içerisinde dünyanın farklı noktalarından doğması kasıt edilmektedir.
6- Gerçekten biz, ilk/en yakın Göğü bir süs ile yani¹ parlayan yıldızlar ile süslü olarak gösterdik.²
¹: "parlayan yıldızlar" [كواكب] kelimesi "süs" [ذينة] kelimesinden bedeldir. Bu ifade "parlayan yıldızların süsü ile" manasında olarak "bi-ziynetil kevakib=بذينة الكواكب" şeklinde de okunmuştur (kurtubi, zad'ul mesir)
²: Ayette, "yarattı yerleştirdi, yaptı" manasında olan "halaka=خلق" veya "ceale=جعل" fiili kullanılmamış; "süsledi" manasında olan "zeyyene=زين" fiili kullanılmıştır. Bu fiilin kullanılması, yıldızların en yakın gökte bulunduğunu değil, en yakın gökte öyle bir görüntü verdiğini gösteriyor. Örneğin enam 43. Ayette "şeytan onlara bulunmakta oldukları eylemleri süslü olarak gösterdi" denir. "süslü olarak gösterdi" manasında yine "zeyyene =زين" fiili kullanılmıştır. Halbuki yaptıkları şey güzel değil, şeytan onlara bu eylemi süsledi yani güzel gibi gösterdi. Bir benzeri olarak bakara 212. Ayette "dünya hayatı kafirlere süslendi" denir. "süslendi" manasında "zuyyine =زين" fiili kullanılmıştır. Yine "güzel gösterildi, aslen güzel olmadığı halde onlara öyle gösterildi" manasındadır.
Eğer kur'an, yıldızların en yakın gökte olduğunu söylüyor olsaydı, Nuh 15-16 ayetlerinde Güneş ve Ay'ın gökte (uzayda) bulunduğunu göstermek için "ceale=جعل" fiilini kullandığı gibi, bu ayette de "ceale=جعل" fiilini kullanırdı. Sadece kelime ayrımı bile bu kitabın o dönemde yaşayan sıradan bir insanın sözü olmadığını göstermektedir.
7- [Göğü], kaşarlanmış her bir şeytandan tam bir koruma olarak [koruduk]¹.
¹: "hıfzan=حفظا" kelimesi meful'u mutlaktır. Cümle çeviride yazıldığı gibi (حفظناها حفظا،) anlamındadır. (Müşkül i'rab-ul kur'an)
8-9- [Şeytanlar] en yüce heyete (Melei- ala) kulak veremezler ve bir uzaklaştırma olarak her yandan kendilerine (alev) atılır. Onlar için devamlı bir azap vardır.
10- Ancak, bir kapış kapıp kaçan müstesna, artık delip geçen bir meteor onu takip eder.
11- O halde onlardan fetva iste: yaratma bakımından onlar mı daha güçlüdür? Yoksa yarattığımız kimse[ler] mi? Gerçekten biz, onları yapışkan-sabit bir çamurdan¹ yarattık.
¹: buradaki (من) harfi, çamurun tamamı ile değil, bir kısmıyla yaratıldığını gösteriyor. Bilimsel olarak da böyledir. Çamur (طين), su ve toprağın karışımıdır. Çamurda bulunan elementlerin bir bölümü insanda mevcuttur. Örneğin insanın %60'ı sudur çamur zaten sudan meydana gelir. %3'ü azottur, Azot toprakta da mevcuttur. Haricen, oksijen, fosfor, hidrojen, kalsiyum da insan ve toprakta ortak olarak mevcuttur. (TÜBİTAK: elementlerin doğadaki dönüşümü, kimyaca. Com: insan vücudundaki elementler, gencziraat. Com: toprak kimyası)
Belki de bu ifade, insanın özünün yani ilk canlının oluştuğu yeri kasıt ediyor da olabilir. Henüz ilk canlının nasıl oluştuğunu kesin olarak bilmiyoruz, bir takım hipotezler mevcuttur. Bu hipotezler arasında en uygun görüneni, ilk canlının okyanusların altındaki hidrotermal bacalardan oluştuğunu belirten bir hipotezdir. Ki bu hipotez nur 45. Ayetle bağdaşmaktadır. Bu ayette kasıt edilenin ne olduğunu bilim geliştikçe daha iyi anlayabiliriz.
12- Evet! Sen tuhaf buldun, onlar ise alay ediyorlar.
13- Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.