44- Duhan suresi (Hubeyb öndeş meali)
1- Ha, Mim.
2-7- "Apaçık kitap delildir ki, Gerçekten biz onu, mübarek [ilahi bereket kaynağı] olan, katımızdan bir emir/iş olarak her hakim/hikmetli işin, içinde gruplara ayrıldığı bir gecede indirdik. Gerçekten biz, uyarıcılardık. Gerçekten biz, RAB'binden yani göklerin ve yerin [tüm evrenin] ve ikisinin arasındakilerin (içindekilerin) RAB'binden bir rahmet olarak göndericileriz. Gerçekten o, devamlı işitenin, devamlı bilenin ta kendisidir. Eğer, yakinen-kesin olarak inananlar idiyseniz [bu böyledir]."¹
¹: "dediler" [قالوا - قلن] sözü hazf edilmiştir. Tıpkı 12. Ayette olduğu gibi.
8- Ondan başka hiçbir Tanrı yoktur, can veriyor ve can alıyor. RAB'binizdir ve öncü-önceki atalarınızın RAB'bidir.
9- Aksine, onlar bir şek [kararsızlık, şüphe] içindedirler, oynuyorlar.
10-12- Artık Göğün, insanları bürüyen apaçık bir dumanı getireceği günü bekle. "Bu, can yakıcı bir azaptır. RAB'bimiz! Azabı bizden kaldır. Gerçekten biz, inançlıyız" [derler].
13-14- Onlara, apaçık bir Elçi gelmişti, sonra ondan yüz çevirdiler ve "[O], cinlenmiş/delirmiş bir eğitimlidir." demişlerdi. Şu halde onlar için zikir [hatırlatma/öğüt alma] nasıl olsun?
15- Gerçekten biz, azabı birazcık kaldıracağız. Gerçekten siz, tekrar başa döneceksiniz.
16- Yani (o) büyük yakalayış olarak yakalayacağımız günü [bekle]¹. Gerçekten biz, intikam alanlarız.
¹: "yevmE=يوم" kelimesi, 10. Ayetteki "gün" kelimesinden bedeldir. (Müşkül i'rab-ul kur'an)
17-18- Elbetteki, önceden Firavun'un milletini fitnelemiştik [sınamıştık]. Onlara "Allah'ın kullarını bana teslim edin¹, gerçekten ben sizin için emin [güvenli] bir Elçiyim" diye (söyleyen) değerli bir Elçi gelmişti.
¹: "ibedAllahi=عباد الله" ifadesi, meful'dür. Çeviri buna göre yapıldı. Nida da olabilir. (Nehhas: i'rab-ul kur'an, kurtubi) Buna göre "Bana doğru gelin ey Allah'ın kulları!" şeklinde çeviri yapılabilir.
19-20-21- Bir de "Allah'a karşı ululanmayın. Gerçekten ben, size apaçık bir yetki-delil getiriyorum. Gerçekten ben, sizin beni taşlamanızdan, RAB'bime ve RAB'binize sığındım. Artık, bana hiç inanmamışsanız, benden ayrılın." diye [gelmişti].
22- Ardından RAB'bine "Bunlar suçlu bir millettir." diye dua etmişti.
23- "O halde, kullarımı geceleyin gece yürüyüşüne çıkar. Gerçekten siz, takip edileceksiniz."
24- "Denizi, arası açık bir halde bırak. Gerçekten onlar, boğulacak bir ordudur."
25-27- Cennetlerden [bahçelerden], gözlerden [pınarlardan], ekinlerden, çok değerli konumlardan, içinde hoş sohbet edenler oldukları nimetlerden kaç tanesini terk ettiler.
28- [Durum] işte bunun gibidir. Onları [terk ettikleri şeyleri] diğer bir millete miras yaptık.
29- Ardından, onlara karşı gök ve yer ağlamadı. Onlar, göz açtırılanlar [süre verilenler] değiller