top of page

50- Kaf suresi (Hubeyb öndeş meali)

Güncelleme tarihi: 28 Ara 2020

1-4- Kaf. Şanlı kur'an delildir ki...¹ Aksine! Kendilerinden olan bir uyarıcının kendilerine gelmesini tuhaf karşıladılar. Ardından, kafirler [gerçeği örtenler] "Bu, çok tuhaf bir şeydir. Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı?(yeniden dirilecek mişiz?) İşte bu, çok uzak (bir ihtimali olan) bir dönüştür." dediler. Yerin [dünyanın] kendilerinden ne eksilttiğini bilmiştik. Katımızda, devamlı kayıt eden/koruyan bir kitap vardır.

¹: İfadenin cevabı gizlidir. Ya da 4. Ayetteki "Yerin [dünyanın] kendilerinden ne eksilttiğini bilmiştik" ifadesidir. (zad'ul mesir)

5- Aksine! Hakkı [gerçeği], kendilerine geldiği zaman yalanladılar. Artık, onlar çok karışık bir iş içindedirler.

6- Artık, üstlerindeki göğe hiç bakıp düşünmüyorlar mı? Onu nasıl bina ettik? Onu nasıl süsledik? Ona ait hiçbir yarık-sorun yoktur.

7- Yer [dünya]... Onu[n büyüklüğünü] artırdık.¹ onun [yerin] içine ağırlıklar² attık, onun içinde, sevimli/güzel her çiftten-sınıftan bitirdik.

¹: "medde=مدَّ" fiili, uzatmak manasındadır. Ancak bu uzatma, dümdüz bir şeyi uzatmak manasında değildir. Örneğin Türkçedeki "müddet" kelimesi de buradan gelmiştir. Arapçada "süreyi uzatmak" manasında bu fiil kullanılır. Mesela Meryem 79. Ayette "...kendisine, müddet açısında azaptan (geleni) uzatırız..." denilir. Azabın süresini artırmak manasında bu fiil kullanılmıştır. Bu Ayette de, yerin [dünyanın] büyüklüğünün artırıldığı yazmaktadır. Şekliyle alakalı bir durum yoktur.

²: "revasiye=رواسي" kelimesi "resev=رسو" kelimesinin çoğul halidir. Bu kelime "ağırlık" manasındadır.

Örneğin:

"القت السحابة مراسيها

Bulutlar, ağırlıklarını attı" (müfredat : رسو)

Yani "yağmur ağırlığını bıraktı" denir. Naziat 32. Ayette "dağları ağırlaştırdı/yerine oturttu (أرساها)" manasında bu kelime fiil olarak kullanılır. "yerde bulunan ağırlıklar" denilince, genel olarak dağlar anlaşıldığı için bu kelimeye "dağlar" manası verilmiştir.

8- Samimi bir şekilde yönelen her bir kula göstermek ve hatırlatmak için [bunları yaptık].

9-11- Gökten, kısım kısım mübarek [ilahi bereket kaynağı] bir su indirdik, ardından kullar için bir rızık olarak , onunla[o suyla] cennetler [bahçeler], biçilen tane[ler], kendisi için zıt tomurcuk olan uzun hurma ağaç[ları] bitirdik, onunla [o suyla] ölü bir beldeye hayat verdik işte, çıkış [diriliş] bunun gibidir.

12- Kendilerinden önce, Nuh'un milleti, Res ve semud dostları (Ashabı) yalanladı.

13- Ad [milleti], Firavun ve Lut'un kardeşleri de [yalanladı].

14- Eyke dostları (Ashabı eyke) ve Tubba milleti de [yalanladı]. Her biri, Elçileri yalanladı, ardından tehdit (azap) onlara hak oldu.

15- O halde ilk yaratılışta biz mi yorulduk? Aksine! Onlar yeni bir yaratılıştan yana karışıklık (şüphe) içindedir.

16-17- Elbetteki, insanı yaratmıştı