1- Ey Nebi¹! Kadınlardan boşanmaya [karar verdiğiniz]² zaman, iddet vakitlerinde³ onlardan boşanın ve iddeti hesap edin. RAB'biniz Allah'a (karşı gelmekten) sakının. Onları [kadınları], kendi evlerinden çıkarmayın ve onlar çıkmasınlar. Ancak, apaçık bir çirkin eylem [meydana] getirmeleri hariç... İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim, Allah'ın sınırlarını aşmakta ise, [bilsin ki] kendi canına zulüm etmiştir. Ön göremezsin, Allah'ın bundan sonra bir iş/emir oluşturması beklenir.
¹: "Ey Nebi!" diye peygamberi muhatap aldığı halde devamında çoğul olarak "boşanın," demesi, peygambere verilen emirlerin, tüm Müslümanlara yönelik olduğuna bir kanıttır.
²: Bu ifade, tıpkı maide 6. Ayette "namaza kalktığınız zaman" ifadesi gibidir. Yani ayette "namazı kılmaya niyet ettiğiniz" anlamındadır. İlgili ayette aynı şekilde "boşanmaya niyet ettiğiniz zaman" anlamındadır. (beydavi, zad'ul mesir)
³: "lam=ل" harfi vakit anlamında kullanılmıştır. (Beydavi, zad'ul mesir)
2-3- Onların süre sonuna ulaştığınız zaman, tanınana göre [güzellikle] onları [kadınları, nikahta] tutun veya tanınana göre [güzellikle] onlarla birbirinizden ayrılın. Sizden, adalet sahibi olan iki [kişiyi] şahit ettirin ve şahitliği Allah için gereğince uygulayın. İşte bunlar, Allah'a ve ahiret [son] gününe inanmakta olan kimsenin kendisiyle öğüt olunduğudur. Kim, Allah'a (karşı gelmekten) korunup sakınırsa, [Allah] ona bir çıkış meydana getirir ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim, Allah'a güvenip dayanırsa (tevekkül ederse), o [Allah] ona [o kimseye] yeter. Gerçekten Allah'ın emri [yerine] ulaşandır. Allah, her şey için bir belirleniş/ölçü meydana getirmiştir.
4- Kadınlarınızdan, Ay halinden ümit kesmiş o kadınlar[a gelince] eğer şüphelendiyseniz, onların iddeti üç Ay'dır. Hiç ay hali görmemiş (amanoreli)¹ kadınların ki [de aynı şekilde üç Ay'dır].² Yük sahibi [hamile] kadınlar[a gelince] onların süre sonları yüklerini bırakmalarıdır [doğurmalarıdır]. Kim, Allah'a (karşı gelmekten) sakınırsa, [Allah] ona [o kimseye] kendi emrinden olarak bir kolaylık meydana getirir.
¹: Bu ifadeyi çocuk evliliğine delil olarak getirenler olsa da çocuk evliliği, diğer ayetlere aykırıdır.
1- Nisa 6. Ayette, ulaşılması gereken bir evlilik çağı olduğu, bu çağa ulaşmayan ve kendisinde olgunluk görünmeyen çocuklara malları verilmeyeceği anlatılıyor. Nisa 24-25 ve maide 5 ayetlerine göre evlilikte kadına mehir verilmesi zorunlu olduğuna ve küçük çocuklar mal alamayacağına göre çocuk evliliğine onay yoktur. Ancak, evlilik çağına ve olgunluk çağına (Nisa 6) ulaştığı zaman evliliğe izin veriliyor.
2- Nur 33. Ayette, evlilik için kadının zorlanmasının yasak olduğu anlatılır. Küçük bir çocuğun evliliğe nasıl rızası olabilir?
Ayetteki "hiç ay hali görmemiş" ifadesiyle kasıt amenoreli kadınlardır. Yaşı 20 olduğu halde hiç ay hali yaşamayan kadınlar vardır. Nisa 6. Ayetten kıyasla, evlilik ve olgunluk çağına ulaşmış olup da evliliğe rağmen hiç adet görmemiş kadınların iddet süresinden bahsedilmektedir. Diğer ayetler sebebiyle, çocuk evliliğine yol çıkmaz.
Hz. Aişe'nin evlilik yaşını delil getirenlerin delili ise yeterli değildir. Çünkü bu evlilik (yaşı ne olursa olsun) mekke döneminde olmuştur, ama çocuk evliliğine engel olan Nisa 6. Ayet Medine döneminde olmuştur.
Eğer bu ayette kasıt edilenler, iddia edildiği gibi küçük çocuklar ise, -üstteki delilleri yok sayarsak- şöyle açıklayabiliriz:
Nisa 22-23 ayetlerinde bir takım kadınlarla (anneler, teyzeler, kız kardeşler, üvey anneler vb.) evlilik yasaklanmıştır. Ancak ayette "geçmişte olanlar müstesna" ifadesi geçmektedir. Yani "geçmişte böyle bir şey yaptıysanız o yuvayı bozmayın, ama bundan sonra yapmayın" demektedir. Konumuz olan Ayette de, islamdan önce küçük yaşta evlilik yapmış kızlardan bahsettiğini farz edersek İslam bu kızlarla evliliği yasaklamış (Nisa 6) ama var olan yuvayı da bozmamak için bu kızlar hakkında hüküm vermiş olabilir. Bu durumda ayetin yine "çocuk evliliğine" delil olacak bir tarafı olmaz, sadece geçmişte olmuş bitmiş bir olay hakkında hüküm vermiş olur.
²: Bu ifade, öncesindeki "vellei yeisne=وللائى يئسن" ifadesine bağlıdır. (Müşkül i'rab-ul kur'an)
5- İşte bu, Allah'ın size indirdiği emridir. Kim, Allah'a (karşı gelmekten) sakınırsa, [Allah] ondan [o kimseden] çirkinlikleri [kötülükleri] tamamen örtüp kaybeder ve onun için bir ödülü büyütür.
6- Bulduğunuzdan [imkanınız kadarıyla] yurt edindiğiniz yerden [bir kısmında] onları [o kadınları] yurt edindirin. Onlara [o kadınlara] darlık/sıkıntı vermek için onlara zarar vermeye çalışmayın. Eğer, yük sahibi [hamile] idiyseler, artık yüklerini bırakıncaya [doğuruncaya] kadar onlara harcama (infak) yapın. Artık, sizin için emzirirlerse, onların ücretlerini verin. Aranızda bilinen iyilikle/güzelce istişare edin. Eğer, zorlanırsanız, artık onun için başka [bir kadın] emzirir.
7- Bir genişlik [zenginlik] sahibi olan, genişliğinden [gücü yettiği kadarıyla] harcama (infak) yapsın. Kime, kendi rızkı ölçülendi [kısıldı] ise, Allah'ın kendisine verdiğinden [bir kısmını] harcama (infak) yapsın. Allah, herhangi bir canı, kendisine verdiğinden başkasıyla [sorumlu] tutmaz. Allah, bir zorluğun ardından bir kolaylık meydana getirecektir.
8- Kent[türün]den niceleri vardır ki, RAB'binin emrine ve Elçilerin'e baş kaldırdılar. Ardından, onlarla [o Kentlerin halkıyla] şiddetli bir hesap olarak hesaplaştık ve onları [o Kentlerin halkını] tanınmamış bir azap olarak azap ettik.
9- Derken, [o kentlerin halkı] kendi emrinin/işinin vebalini tattı. Onun emrinin/işinin sonucu bir yenilgi oldu.
10- Allah, kendileri için şiddetli bir azap hazırladı. O halde, Allah'a (karşı gelmekten) sakının ey inanmış olan sağlıklı akıl sahipleri! Allah, size bir hatırlatma indirmiştir.
11- Yani, inanmış ve düzgün-iyi eylemlerde bulunmuş olanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, Allah'ın ayetlerini [işaretlerini] açık açık size okuyup teşvik eden bir Elçi [indirmiştir]. Kim Allah'a inanır ve düzgün-iyi eylemlerde bulunursa, [Allah] onu [o kimseyi] alt taraflarından ırmaklar akan, içinde ebediyen kalıcı oldukları cennetlere girdirir. Allah, ona [o kimseye] bir rızık olarak güzellik yapmıştır.
12- Allah, Yedi (birçok)¹ Göğü ve yerden onların misallerini yaratandır. Allah'ın, her şeye imkanı olan olduğunu ve Allah'ın, her şeyi kuşatmış olduğunu bilmeniz için (o) emir, onların arasında kısım kısım iner.
¹: "yedi" sayısı, gerek eski metinlerde gerekse kur'an'da "birçok" anlamında kullanılır. Tıpkı Lokman 27. Ayette kullanıldığı gibi.
Commentaires