Şer meselesi, "Eğer Allah mutlak iyi ve mutlak güçlü ise, dünyada neden kötülük ve acı vardır?" sorusunu ele alır.

Şerrin Tanımı: Şer, genel olarak acı, hastalık, doğal afetler veya ahlaki kötülükler gibi olumsuz görülen şeyleri ifade eder.
Şer ve Hikmet: Bazı kötülükler, daha büyük bir iyiliğe vesile olabilir. Örneğin, hastalık sabrı öğretir, zorluklar insanı olgunlaştırır.
İnsanın Sorumluluğu: Ahlaki kötülüklerin çoğu insan iradesiyle ortaya çıkar. Zulüm, savaş, haksızlık gibi kötülükler insanların yanlış seçimlerinden kaynaklanır.
İzafîlik: Bir şey kötü gibi görünse de, geniş bir perspektiften bakıldığında hikmetli olabilir. Örneğin, deprem yıkıcıdır ama yeryüzünün dengesini sağlar.
Bu mesele, ilahi adalet ve hikmet bağlamında değerlendirilir ve mutlak şerrin var olmadığı, her şeyin bir amacı olduğu savunulur.
1. Eleştiri: Tanrı Mutlak İyiyse Kötülük Neden Var?
Eleştiriye göre, mutlak iyi ve mutlak kudret sahibi bir Tanrı, kötülüğün var olmasına izin vermemelidir. Eğer Tanrı kötülüğü önleyemiyorsa mutlak kudretli değildir, önleyebiliyor ama istemiyorsa mutlak iyi değildir.
Cevap: Külli Hikmet ve İlâhî Maksat
Eş‘arî perspektifiyle: Kötülük mutlak anlamda bir varlık değil, bir izafî durumdur. Tanrı'nın yaratması her hâlükârda hikmetlidir. Şer görünen şeyler, insanın sınırlı bakış açısından kötü olarak algılanır.
Gazâlî ve İbn Teymiyye yaklaşımı: Evren bir bütündür ve hayır ile şer birbirini tamamlayan unsurlardır. Kötülüğün varlığı, daha büyük bir hayır ve imtihan düzeninin gereğidir.
Kur’anî delil: Bakara 216: "Sizin için hayırlı olan bir şeyi sevmemeniz mümkündür, sizin için şerli olanı sevmeniz mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz."
2. Eleştiri: Masumların Acı Çekmesi ve Doğal Felaketler
Doğal afetler, hastalıklar gibi insan iradesinden bağımsız olaylar neden masum insanlara zarar vermektedir?
Cevap: Hikmetî Düzen ve İmtihan İlkesinin Gerekliliği
Eş‘arî ve Mâtürîdî görüş: Masumların dünyadaki sıkıntıları, ahirette karşılık bulacaktır. Dünyada yaşanan zorluklar, kulların sabır ve teslimiyet ile arınmasına vesiledir.
Kur’anî delil: Enbiyâ 35: "Her nefis ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olarak hayırla da şerle de deneyeceğiz; nihayet Bize döndürüleceksiniz."
İbn Kayyim el-Cevziyye’nin açıklaması: Şer, insana görünen yüzüyle bir eksiklik gibi algılansa da, ilâhî hikmet gereği hayır doğurabilir. Örneğin, hastalık, insanın günahlarının affına vesile olabilir.
3. Eleştiri: Hayvanların Acı Çekmesi
Eğer Tanrı mutlak adalet sahibi ise, hayvanların birbirini yemesi gibi zulüm olarak görülebilecek olaylar neden vardır?
Cevap: Tabiatın Yasaları ve İlâhî Adalet
Eş‘arî’nin cevabı: Hayvanların birbirini yemesi bir zulüm değil, yaratılış düzeninin gereğidir. Hayvanlar ahirette sorumlu tutulmaz, bu yüzden onların acıları, insanlara kıyasla farklı bir epistemik bağlamda değerlendirilmelidir.
Gazâlî’nin cevabı: Kötülük, sadece bireysel perspektiften kötü görünür. Ancak ekosistemin devamı ve türlerin korunması için bu düzen gereklidir.
Kur’anî delil: Rahmân 29: "O, her an bir iştedir." Yani, yaratılış sürekli bir ilahî faaliyet içindedir ve insanlar her şeyi kuşatamaz.
4. Eleştiri: Kötülüğün Alternatif Bir Düzenle Önlenebilir Olması
Tanrı her şeyi yaratıyorsa, neden hiç kötülüğün olmadığı bir dünya yaratmadı?
Cevap: En Mükemmel Düzenin Varlığı
İbn Rüşd ve Mâtürîdî açıklaması: Evrenin en mükemmel formda yaratıldığı kabul edilir. Kötülüğün tamamen ortadan kalkması, özgür iradeyi ve imtihanı anlamsızlaştırır.
Kur’anî delil: Mülk 2: "O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yarattı."
Leibniz’in "Mümkün Dünyalar" Teorisi: Tanrı, yaratılabilecek en hayırlı dünyayı yaratmıştır. Alternatif bir dünya düşünülebilir ama o dünya da başka açılardan eksik olacaktır.
Şer Meselesi ve Zıtlıkların Kaimi Oluşu
Şer meselesini, varlık âleminde zıtlıkların bulunmasının bir gerekliliği olarak ele alan görüşe göre, iyiliğin anlaşılabilmesi için kötülüğün de olması gerekir. Bu görüş, şerrin varlığının zıtlıklar ilkesine dayandığını savunur.
Temel Görüş:
Zıtlık Olmadan Kavrayış Olmaz:
Aydınlığın fark edilebilmesi için karanlığın varlığı gereklidir.
Sağlık, hastalık olmadan bilinmez.
Adalet, zulüm tecrübe edilmeden tam anlamıyla idrak edilemez.
Kusursuzluk Yalnızca Mutlak Varlık’a Aittir:
Sonlu ve yaratılmış varlıklar zorunlu olarak eksiklik ve değişim içindedir.
Bu yüzden eksiklik ve zıtlıklar olmadan yaratılmış bir düzen düşünülemez.
Şer Mutlak Değildir, İzafîdir:
Bir şey, bir açıdan kötü görünse de başka bir açıdan iyi olabilir.
Örneğin, aslanın avlanması geyik için kötüdür ama ekosistem için gereklidir.
Eleştiriler ve Cevaplar
Şerrin Gerekliliği Tanrı’yı Sınırlamaz mı?
Eleştiri: "Eğer Tanrı her şeye kadirse, iyiliği göstermek için kötülüğe gerek olmadan bir düzen kuramaz mı?"
Cevap:
İnsan idraki, zıtlıklar üzerinden işler. Kötülük olmadan iyiliği anlamamız mümkün olmazdı.
Mutlak anlamda kötülüğün olmadığı bir dünyada, iyilik kavramı anlamsız hale gelir.
Tanrı Kötülüğe Muhtaç Olmaz, Öyleyse Şer Neden Var?
Eleştiri: "Tanrı iyiliği göstermek için kötülüğe muhtaç değildir. Öyleyse neden kötülük yaratılmıştır?"
Cevap:
Tanrı, kötülüğe muhtaç değildir, ancak varlığı bir imtihan olarak düzenlemiştir.
Kötülük, insanların özgür iradesini ortaya koymasını sağlar ve ahlaki seçimlerin anlamlı olmasını temin eder.
Zıtlık Olmadan İyilik Kavranamaz mı?
Eleştiri: "Eğer kötülük olmadan iyiliği bilemeyeceksek, bu Tanrı’nın bizi eksik bir idrakle yarattığı anlamına gelmez mi?"
Cevap:
İnsan idraki, zıtlıklar üzerinden işler.
Örneğin, "siyah" rengini "beyaz" olmadan tanımlamak zordur.
Ancak Tanrı’nın bilgisi bundan bağımsızdır. İnsan idrakinin böyle olması, Tanrı’nın eksik olduğu anlamına gelmez.
Şer problemi, özellikle özgür irade ve imtihan teodiseleri açısından eleştirilmiş ve bu eleştirilere yönelik çeşitli cevaplar verilmiştir. Eleştirileri ve bunlara verilen yanıtları akademik bir çerçevede ele alalım.
1. Özgür İrade Teodisesi ve Eleştirileri
Özgür irade teodisesi, kötülüğün kaynağını insanın özgür seçimlerine bağlayan bir yaklaşımdır. Bu teodise, Tanrı’nın insanlara özgür irade vermesinin iyi bir şey olduğunu ve bu özgürlüğün kötüye kullanılmasının kötülüğe sebep olduğunu savunur.
Eleştiriler:
Özgürlük ve Kötülük Bağlantısı:
Eleştirenler, özgürlüğün mutlaka kötülüğe yol açmasını gerektirmediğini savunur. Tanrı, insanlara sadece iyi seçimler yapacakları bir özgürlük verebilir miydi?
Cennet’te özgürlük olmasına rağmen kötülüğün bulunmaması, dünyada da böyle bir düzenin mümkün olduğunu göstermez mi?
Doğal Kötülükler:
Özgür irade teodisesi, insanların kötü seçimleriyle doğrudan bağlantılı olan ahlaki kötülüklere açıklama getirebilir. Ancak depremler, hastalıklar ve doğal afetler gibi insan iradesine bağlı olmayan doğal kötülükleri nasıl açıklar?
Mükemmel Özgürlük-İyilik Dengesi:
Tanrı, insanların özgür ama aynı zamanda hep iyiyi seçeceği bir yapıda yaratamaz mıydı? Eğer özgürlük kötülük yapmayı gerektiriyorsa, bu özgürlüğün kendisi gerçekten iyi midir?
Cevaplar:
Gerçek Özgürlük ve Sorumluluk:
Özgürlüğün anlamlı olması için hem iyi hem de kötü seçeneklerin mümkün olması gerekir. İnsanların sadece iyi seçimler yapmaya programlanması, onların gerçekten özgür olmalarını engellerdi.
Cennet’te kötülüğün olmaması, insanların dünya imtihanını geçmiş olmalarına dayanır. Yani Cennet’te özgürlük vardır, fakat bu özgürlük, artık kötüye yönelme arzusunun olmamasıyla sınırlıdır.
Doğal Kötülüklere Alternatif Açıklamalar:
Doğal kötülükler, insanların doğa ile olan ilişkisinde ahlaki bir bilinç geliştirmelerine hizmet edebilir.
İnsan iradesiyle ilgili olmayan kötülükler, insanın sınırlı bilgi ve güce sahip olduğu bir dünyada var olmasının gerekliliğiyle açıklanabilir.
İyilik ve Özgürlük Dengesi:
Eğer özgürlük sadece iyi seçimlere yönlendirilseydi, bu durum özgürlüğü anlamsız hale getirirdi. İnsanların ahlaki değerler açısından gelişmesi için gerçek seçimler yapabilmeleri gerekir.
2. İmtihan Teodisesi ve Eleştirileri
İmtihan teodisesi, kötülüğün insanın ahlaki gelişimi ve Tanrı’ya olan sadakatini sınamak için bir araç olduğunu öne sürer. İnsanlar, bu dünyada iyi ve kötü arasında seçim yaparak sınanır ve bu imtihan sonucunda ahiret hayatında karşılıklarını alırlar.
Eleştiriler:
Ağır ve Adaletsiz İmtihanlar:
Bazı insanların çok daha ağır sınavlardan geçmesi, ilahi adaletle nasıl bağdaşır?
Çocukların, masum insanların veya hayvanların büyük acılar çekmesi hangi imtihanın bir parçasıdır?
Bilgi Problemi:
Eğer Tanrı zaten kimin başarılı olup olmayacağını biliyorsa, bu imtihanın anlamı nedir?
Sonuç ve Araç Problemi:
İnsanların olgunlaşmasını sağlamak için bu kadar büyük acılara gerek var mı? Tanrı, insanları doğrudan olgunlaşmış şekilde yaratamaz mıydı?
Cevaplar:
İmtihanın Adaleti:
İmtihanlar herkes için aynı değildir çünkü insanların yükümlülükleri ve imkanları farklıdır. Kur’an’da da “Allah kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez” (Bakara 2/286) denilir.
Masumların çektikleri acılar, ahirette karşılıklarını fazlasıyla alacakları bir dengeye sahiptir.
Bilgi ve Sınavın Mantığı:
Tanrı’nın her şeyi bilmesi, insanların seçimlerini zorunlu kılmaz. Allah’ın bilgisi, zamansal bir süreç içinde değil, bütünsel olarak her şeyi kapsar.
Bir öğretmenin öğrencisinin sınavdan geçeceğini önceden bilmesi, öğrencinin özgür olmadığı anlamına gelmez.
Acıların Gerekliliği:
İnsanların karakter gelişimi, sabır, şükür, dayanıklılık gibi erdemlerin ortaya çıkması için belli zorluklardan geçmeleri gerekir.
Alternatif bir dünya düzeni düşünüldüğünde, insanların hiçbir şekilde acı çekmediği bir evrenin, ahlaki değerlerin gelişimi açısından sınırlı olduğu görülebilir.
Şer meselesini parça-bütün ilişkisi ve ahiret teodisesi bağlamında ele alırken, önce bu teodiseleri tanımlayacak, ardından eleştirileri ve cevapları inceleyeceğiz.
1. Parça-Bütün İlişkisi Teodisesi ve Eleştirileri
Parça-bütün teodisesi, evrendeki kötülüğün bir bütün olarak ele alındığında anlam kazandığını ve tekil kötülüklerin büyük planın içinde bir hikmete dayandığını savunur. Burada ana düşünce, tekil olayların kötü görünmesine rağmen, evrenin genel düzeninin ve nihai sonucunun iyi olduğudur.
Eleştiriler:
Tekil Acıların İhmal Edilmesi:
Parçanın kötülüğünün bütünü iyi yapması, bireysel acıyı çeken kişi açısından ne kadar anlamlıdır?
Örneğin, masum bir çocuğun hastalık içinde ölmesi evrenin düzeni açısından anlamlı olsa da, o çocuğun çektiği acıyı nasıl meşrulaştırırız?
İnsan Algısının Yetersizliği:
Bütünün iyi olduğunu iddia etmek, ancak bütünü tam olarak bilmekle mümkün olur. İnsanlar evrenin bütününe dair tam bir bilgiye sahip olmadığına göre, bu teodise spekülatif değil midir?
Ahlaki Perspektif:
İnsan ahlakında bireysel kötülüklerin göz ardı edilmesi yanlış bir tutum olarak görülür. Eğer Tanrı’nın ahlaki standardı mutlaksa, tekil kötülükleri göz ardı etmek ahlaki bir çelişki oluşturmaz mı?
Cevaplar:
Bütün İçinde Parçanın Anlamı:
Parçanın kötü olması, onun bütüne hizmet ettiği gerçeğini değiştirmez. Bir resmin veya halının bazı noktaları çirkin gibi görünebilir, ancak bütüne bakıldığında estetik bir anlam kazanır.
Evrendeki kötülükler, insanın ruhsal ve ahlaki gelişimi için bir sistemin parçası olarak görülebilir.
İnsan Bilgisi ve İlahi Hikmet:
İnsan bilgi açısından sınırlıdır ve bu yüzden bazı kötülüklerin hikmetini tam olarak kavrayamayabilir.
Kur’an’da Hz. Musa ile Hızır kıssasında (Kehf 18/60-82) olduğu gibi, bazı olayların kötü görünse de daha büyük bir hikmete hizmet ettiği anlatılır.
Ahlaki Perspektifin İlahi Perspektifle Uyuşması:
İnsan ahlakı ile ilahi ahlak arasında fark vardır. İnsan, sınırlı bir varlık olarak olayları dar bir perspektiften değerlendirirken, ilahi hikmet daha büyük bir perspektiften bakar.
Bütünün mükemmelliği için bireysel kötülüklerin var olması bazen zorunlu olabilir.
2. Ahiret Teodisesi ve Eleştirileri
Ahiret teodisesi, dünyadaki kötülüklerin ve adaletsizliklerin ahirette tam bir adaletle karşılık bulacağını ve bu yüzden kötülük probleminin nihai çözümünün ahirette olduğunu savunur.
Eleştiriler:
Dünyevi Kötülüğün Meşrulaştırılması:
Eğer her kötülüğün ahirette bir telafisi olacaksa, bu durum kötülüğün varlığını mazur gösterir mi?
Bu yaklaşım, dünyada adalet arayışını ve kötülüğe karşı mücadeleyi anlamsız hale getirmez mi?
Ahiretin Varlığına Dayalı Olması:
Ahiret teodisesi, ahiretin kesin olarak var olduğunu kabul eder. Ancak, ahiretin varlığını kabul etmeyen biri için bu açıklama ikna edici midir?
Aşırı Acıların Ahiretteki Karşılığı:
Eğer bir kişi bu dünyada büyük acılar çekmişse, onun ahirette ödüllendirilmesi, yaşadığı acıları tam anlamıyla telafi edebilir mi?
Örneğin, çok ağır işkencelere maruz kalmış biri için, ahirette ödül almak, onun çektiği acıyı gerçekte tamamen unutturabilir mi?
Cevaplar:
Dünyevi Adaletin Önemi:
Ahiret teodisesi, dünyadaki kötülüğe karşı mücadeleyi anlamsız hale getirmez, aksine teşvik eder.
Kur’an’da zulme karşı mücadele etme emri verilmiştir (Bakara 2/193, Nisa 4/75). Ahiret adaleti, dünya adaletini tamamlayan bir unsurdur, onu iptal eden bir unsur değil.
Ahiretin Ontolojik Temeli:
Ahiret, ilahi adaletin gereği olarak kabul edilir. Eğer Tanrı mutlak adil ise, dünya hayatında görülen adaletsizliklerin ahirette dengelenmesi gerekir.
Kur’an’da bu bağlamda “Herkese yaptığının karşılığı verilecektir” (Zilzal 99/7-8) denilerek ahiretin gerekliliği vurgulanır.
Acıların Telafisi:
Ahirette ödüllendirmenin sadece maddi değil, manevi bir boyutu da vardır. Kur’an’da, cennet ehlinin “Dünyada yaşadıkları zorlukları tamamen unuttukları” (İnsan 76/11-22) bildirilir.
Ahirette ödüllendirme, acıların telafisi için sadece bir tazmin değil, aynı zamanda yaşanan kötülüklerin anlam kazanmasını da sağlar.
Çoklu Evrenler Teodisesi: Açıklama, Eleştiriler ve Cevaplar
Çoklu evrenler teodisesi, kötülüğün varlığını açıklamak için evrenimizin tek ve mutlak gerçeklik olmadığını, aksine çok sayıda evrenin var olduğu ve bunların bir bütün olarak ilahi hikmetin bir parçası olduğu fikrine dayanır. Bu teodise, “Bu dünya, mümkün olan en iyi dünyadır” iddiası yerine “Bu evren, büyük bir çoklu evren sisteminin bir parçasıdır” iddiasını benimser.
1. Çoklu Evrenler Teodisesinin Temel Varsayımı
Bu teodise, Leibniz’in "mümkün dünyalar" fikrini geliştirerek, Tanrı’nın sayısız farklı evrenler yaratmış olabileceğini ve bu evrenlerin farklı doğa yasalarına ve etik sistemlere sahip olabileceğini ileri sürer. Şer meselesi açısından şu varsayımları içerir:
Mutlak İyilik için Çeşitlilik Gerekir:
Tek bir evren yerine çoklu evrenlerin olması, ilahi hikmetin tüm yönleriyle tecelli etmesine olanak tanır.
Evrende kötülüğün varlığı, belki de başka bir evrende olmayan bir iyiliğin ortaya çıkmasını sağlıyor olabilir.
Bütüncül Bir İlahi Plan:
Belirli bir evren, içindeki bireysel varlıklar için mükemmel görünmeyebilir. Ancak, tüm evrenlerin toplamı, en yüksek iyiliği gerçekleştirebilir.
Zorunlu Kötülükler:
Bu evrende belirli şerlerin varlığı, çoklu evrenler sisteminde daha büyük bir düzenin parçası olabilir.
Örneğin, fizik yasalarının belirli bir şekilde işlemesi, evrenin işleyişinde zorunlu olan bazı şerleri kaçınılmaz kılabilir.
2. Çoklu Evrenler Teodisesine Yönelik Eleştiriler
1. Ampirik Temellendirme Problemi
Eleştiri:
Çoklu evrenlerin varlığı bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.
Eğer çoklu evrenler deneysel olarak gözlemlenemiyorsa, bu teodise spekülatif kalır.
Cevap:
Çoklu evrenler fikri, fiziksel kanıtları sınırlı olsa da, modern kozmolojide ciddi bir hipotez olarak değerlendirilmektedir (örneğin sicim teorisi ve kuantum mekaniği bağlamında).
İslam düşüncesinde de farklı varlık mertebeleri ve âlemler fikri bulunmaktadır. “Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” (Fatiha 1/2) ayeti, farklı âlemlerin varlığını destekleyici bir ifade olarak yorumlanabilir.
2. Ahlaki Anlamsızlık Problemi
Eleştiri:
Eğer çoklu evrenler varsa ve bu evrenlerden bazılarında hiç kötülük yoksa, neden Tanrı bizi bu kötülük içeren evrende yarattı?
Daha az kötülüğün olduğu bir evrende yaratılmak daha iyi olmaz mıydı?
Cevap:
Eğer her evren, farklı ahlaki ve fiziksel yasalar içeriyorsa, bireylerin belli evrenlerde bulunması onların yaratılış hikmetiyle ilişkili olabilir.
Kötülüğün bulunduğu evrenlerde yaratılanların ahiretteki konumları farklı olabilir. Kur’an’da, dünya hayatının imtihan olduğu ve bu hayatın geçici olduğu vurgulanmaktadır (Mülk 67/2).
3. İlahi Adalet ve Keyfilik Problemi
Eleştiri:
Eğer sonsuz sayıda evren varsa, Tanrı’nın belirli bireyleri belirli evrenlere yerleştirme kriteri nedir?
Bu, bazı insanların daha kötü şartlarda yaratılmasını açıklamak için yeterli midir?
Cevap:
Tanrı’nın bilgisi mutlak olduğu için, her birey en uygun evrende yaratılmış olabilir. Yani, her birey, en iyi şekilde gelişim gösterebileceği bir evrende bulunuyor olabilir.
Bireysel varlıklar, belirli sınavlardan geçerek manevi olgunlaşmalarını sağlamak için uygun bir dünyaya yerleştirilmiş olabilirler.
4. Ahiret ve İlahi Hikmetle Uyumu
Eleştiri:
Eğer çoklu evrenler varsa, ahiret hayatı nasıl işleyecek?
Farklı evrenlerde yaşayan varlıklar, ahirette nasıl bir hesap verecek?
Cevap:
Ahiret, tüm evrenlerde yaşayan varlıkların ortak kaderini belirleyen bir varlık âlemi olarak düşünülebilir.
Tıpkı dünya ve berzah âlemi gibi, ahiret de farklı varlık düzeylerinin nihai karşılaşma alanı olabilir.
Güçlü Yönleri:
Çoklu evrenler teodisesi, kötülüğün varlığını sadece bireysel bir evrenle değil, daha geniş bir sistem içinde anlamlandırarak açıklama getirir.
Modern bilimle uyumlu bir çerçeve sunması, bazı insanlar için daha ikna edici olabilir.
Farklı varlık âlemlerinin Kur’an’daki işaretleriyle uyumlu bir yapı sunduğu düşünülebilir.
Konu ile ilgili tezleri mutlaka okuyunuz
Video oynatma listesini mutlaka izleyin
Commentaires