top of page

Allah’ın Ezeli İlmi İle İnsan Özgürlüğü Nasıl Bir Arada Olur?

Güncelleme tarihi: 4 gün önce



"Allah’ın ezelî ilmi ile bilmesi, belirlemesi değildir."


1. Bilmek Ayrı, Zorunlu Kılmak Ayrı


Allah’ın ezelî ilmi, olmuş ve olacak her şeyi kuşatır. Ancak bu ilim, bir şeyi zorunlu kılan, yani “olmak zorunda” hâline getiren bir zorunlu nedensellik (illiyet) doğurmaz.


📌 Misal: Bir öğretmenin bir öğrencisinin sınavdan kalacağını önceden bilmesi, öğrencinin iradesini elinden almaz. Sadece olanı bilir. Öğretmenin bilgisi, öğrencinin yaptığı tercihlere göre oluşmuştur.


Allah’ın bilgisi zaman üstüdür. O bizim seçimlerimizi zamandan önce ve dışında bilir; ama bu, seçimlerin özgürce yapıldığını değiştirmez.


2. Kur’an’da da Ayrım Vardır


Kur’an, Allah’ın her şeyi bildiğini çokça vurgular; ama bu bilgiye rağmen insanın seçimlerinden sorumlu olduğunu da açıkça söyler:


De ki: Hak Rabbinizdendir. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” (Kehf 29)

⟶ Bu ayet, Allah’ın iradeyi insana bıraktığını, bilgi ile zorlamanın aynı şey olmadığını açıkça gösterir.


3. Kelâm Literatüründe Kavramsal Karşılığı


📘 İlm-i Ezelî:

Allah’ın zamanı kuşatan ezelî ilmi. Bu ilim, mahlukâtın fiillerini oldukları gibi bilir, ama onları zorunlu kılmaz.


📘 Kazâ - Kader Ayrımı:


  • Kader: Allah’ın ezelî ilmiyle her şeyi bilmesidir.


  • Kazâ: O bilinen şeyin vakti geldiğinde fiilen meydana gelmesidir.


"Allah, zamana bağlı olmayandır; ezelî ilmiyle her şeyi bilendir."


Bu kısa cümle, üç önemli metafizik hakikati birlikte ifade eder.


1. Allah Zamana Tâbi Değildir


📌 Temel İlke:


Allah zamanla kayıtlı değildir; zaman mahlûktur.


Zaman, sonradan yaratılmış bir varlık düzenidir (hadistir).


Allah ise ezelîdir; başlangıcı, sonu, değişimi yoktur.


Bu nedenle Allah önce-sonra, dün-bugün-yarın gibi kategorilerle tanımlanamaz.


🔍 Kur’ânî Temellendirme:


“O ilktir ve sondur, zahirdir ve bâtındır.” (Hadîd 3)


⟶ Zamanın başı-sonu O'na göre değildir; zaman, O’nun ilminde hazırdır.


🧠 Felsefî Açıklama:


Zaman, hareketin ölçüsüdür (Aristo’ya göre).


Hareketli ve değişen şeyler zamana tâbidir.


Allah ise mutlak değişmezdir (la yetegayyere).


2. Allah’ın İlmî Ezeli ve Muhît (Kuşatıcı)tir


📘 İlm-i Ezelî Tanımı


Allah’ın olmuş, olmakta olan ve olacak her şeyi; tüm ihtimalleri, sebepleri ve sonuçları zamanın ötesinden eksiksiz ve tam olarak bilmesidir.


Bu bilgi sonradan oluşmaz; ezelîdir, yaratılmış değildir.


Allah hiçbir şeyi “sonradan öğrenmez.”


Olanı olduğu gibi, olacak olanı da olduğu gibi bilir.


⟶ Bu bilgi, malumun mahiyetine tabidir


🔍 Kur’ânî Vurgu

..

“Gaybın anahtarları O’nun katındadır; onları yalnız O bilir.” (En'âm 59)


“Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nisâ 32, benzeri birçok ayet)


🔄 Zaman ve Bilgi İlişkisi:


Biz bir şeyi olduktan sonra öğreniriz → bilgi sonradır.


Allah ise olmadan önce bilir, çünkü O'nun bilgisi, zaman dışıdır.


Bu nedenle Allah, bizim henüz seçmediğimiz bir tercihi ezelî olarak bilir; fakat bizim seçimimiz yine bize aittir.



“Allah’ın bildiğini kul bilemez; kul onu yaşayarak tanık olur!”

1. 📘 Allah’ın Bilgisi Mutlak ve Kuşatıcıdır – Kulunki Sınırlı ve Tecrübîdir


  • Allah’ın ezelî ilmi, olmuş-olacak-her-şeyi, zahir-batın-niyet dâhil kuşatıcı bir bilgidir.


  • Kul ise bilgiyi yaşayarak, gözlemleyerek ve sınanarak edinir.


  • Bu fark Kur’an’da şöyle ifade edilir:

“Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara 216)

“O, göğüslerde olanı bilendir.” (Mülk 13)

Bu ayetlerde Allah’ın niyetleri, iç gerçekliği, sonucu bildiği; kulun ise bunu ancak vaki olduğunda fark edebileceği ima edilir..


2. 🧠 Epistemolojik Olarak: Allah’ın Bilgisi Aklî-Tam; Kulun Bilgisi Tecrübî ve Kısıtlıdır


  • Allah’ın bilgisi zâtına bağlıdır (bizzât ilim sıfatıdır).


  • Kulun bilgisi vasıtalarla elde edilir: akıl, gözlem, deneyim, duyular.


  • Bu yüzden kul, ancak yaşayarak, başına gelerek, imtihan edilerek hakikate “tanık” olabilir.


📌 Örnek: Bir insan “sabırlı” olup olmadığını ancak büyük bir belayla karşılaştığında öğrenebilir.

Ama Allah onun sabredeceğini ezelî olarak zaten bilir.


"Mâlumat ilme değil, ilim mâlumâta tâbidir."


İşte bir insanın, cüz’î iradesiyle işlediği bütün fiiller Cenâb-ı Hakk’ın ilm-i ezelîsindedir. Yâni, o insanın bütün amellerini Cenâb-ı Hak ezelde bilmektedir. Bu ilim de malûma tâbidir. Malûm olan, o kimsenin işlediği iyi veya kötü amelleri, yâni fiilleridir. Kul o fiilleri işleyeceği için âlim-i mutlak olan Allah öylece bilmiştir. Yoksa Cenâb-ı Hak öyle bildiği için, kul da mecburen o fiilleri işlemiş değildir. Yâni, malûm, ilme tâbi değildir.


Kulun işlediği fiil hayır ise Cenâb-ı Hak onu hayır olarak bilir; öyle de irade ve takdir eder. Kulun şer olan fiilini de Cenâb-ı Hak ezelî ilmiyle şer olarak bilmiş ve o şekilde takdir buyurmuştur.




Kaderالقدر : Sözlükte “gücü yetmek; planlamak, ölçü ile yapmak, bir şeyin şeklini ve niteliğini belirlemek, kıymetini bilmek; rızkını daraltmak” gibi mânalara gelmektedir. ““ el-Müfredât, “ḳdr” md et-Taʿrîfât, “ḳdr” md.


Kaderi ikiye ayırabiliriz: ızdırari kader, ihtiyari kader.


"Izdırari kader"de bizim hiçbir tesirimiz yok. O, tamamen irademiz dışında yazılmış. Dünyaya geleceğimiz yer, annemiz, babamız, şeklimiz, kabiliyetlerimiz ızdırari kaderimizin konusu. Bunlara kendimiz karar veremeyiz. Bu nevi kaderimizden dolayı mesuliyetimiz de yok.


İkinci kısım ihtiyari kader ise, irademize bağlıdır. Biz neye karar vereceksek ve ne yapacaksak, Allah ezeli ilmiyle bilmiş, öyle takdir etmiştir.


Kalbimiz çarpıyor, kanımız temizleniyor, hücrelerimiz büyüyor, çoğalıyor, ölüyor. Vücudumuzda, bizim bilmediğimiz birçok işler yapılıyor. Bunların hiçbirini yapan biz değiliz. Uyuduğumuz zaman bile bu tür faaliyetler devam ediyor.


Ama şunu da çok iyi biliyoruz ki, kendi isteğimizle yaptığımız işler de var. Yemek, içmek, konuşmak, yürümek gibi fiillerde karar veren biziz. Zayıf da olsa bir irademiz, az da olsa bir ilmimiz, cılız da olsa bir gücümüz var.




İrade الإرادة Sözlükte “istemek, dilemek” anlamına gelen irâde terim olarak “nefsin yapılması gerektiğine hükmettiği bir işi, bir amacı gerçekleştirmeyi istemesi, ona yönelmesi” veya “canlıyı, kendisinden değişik mahiyetteki fiillerin doğmasını sağlayacak bir duruma getiren nitelik” yahut “bir fayda elde etme inancının ardından doğan eğilim” gibi değişik şekillerde tanımlanmıştır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rvd” md.; et-Taʿrîfât, “İrâde” md.)


Allah küllî irade sahibidir. İnsan ise biyolojik ve çevresel etkenlerden etkilense de bu onun iradesiz olduğunu göstermez. Çünkü insan, bu etkiler içinde kendi cüz’î iradesiyle yönelir, seçer, karar verir. Sorumluluk da bu irade alanı içindir.


Allah bizi imtihanda ne yapacağımızı öğrenmek için yaratmadı; O zaten ne yapacağımızı ezelî ilmiyle bilmektedir.


İnsanlar, yaşayarak hem kendilerine hem de çevrelerine tanık olsunlar, hakikate bizzat şahit olsunlar diye yaratıldılar.


Allah’ın yaratması bir tercihtir; hiçbir zorunlu sebebe dayanmaz.

O’nun tercihi bir ihtiyaçtan, zorunluluktan veya dışsal bir etkiden değil; mutlak kudret ve hikmetinden kaynaklanır.


Allah’ın tercihinde sorumluluk aranmaz; çünkü eğer tercihi zorunluluk içeriyor olsaydı, artık yaratıcı değil, yaratılan gibi olurdu.


Bu yüzden Allah’ın yaratması mutlak tercihidir. Zira O, Mâlikü’l-Mülk’tür.Bütün mevcudat ise O’nun mahlûku, O’nun mülkü ve O’na kullukla yükümlü olan âbidleridir.


Mülkün sahibi ise, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.



Sonuç olarak kader, en genel anlamıyla Allah’ın varlık düzenine koyduğu ölçü ve dengedir.Kader iki kısma ayrılır: Izdırârî kader, insanın hiçbir etkisinin olmadığı; doğum yeri, cinsiyet, ölüm zamanı gibi alanları kapsar. İhtiyârî kader ise insanın iradesiyle etkide bulunduğu inanç, amel ve ahlâk alanını ifade eder. Küllî irade, Allah’ın her şeyi ezelî ilmiyle takdir etmesi ve yaratmasıdır.Ancak Allah’ın bir şeyi bilmesi, o şeyi zorunlu olarak belirlemesi anlamına gelmez.Çünkü ilim, malûmata tâbidir; yani Allah, bir şeyi ne olacaksa o hâliyle bilir — onu öyle yapacağı için değil. Allah ezelî ilmiyle her şeyi bilmektedir; fakat kullarının iradesini belirlememeyi, onları serbest bırakmayı tercih etmiştir. Bu sebeple insan, cüz’î irade sahibi olarak kendi seçimleriyle imtihan edilir.Allah, kulun iradesiyle yapıp ettiklerine tanık olmasını, kendi tercihlerine şahitlik etmesini murad etmiştir.



Araştırma ve Derleme


MUSTAFA ALİ UÇAR


Kaynaklar ile ileri okuma...


Feyyaz bilim ve gelişim derneği tarafından hazırlanan videoları izleye bilirsiniz









Özgür irade ile ilgili bazı bilimsel makaleler..





7 Comments


Burakcan Mutlu
Burakcan Mutlu
Jan 17, 2023

Selam. Allah zaten hangi koşulda insanın neyi seçecegini bilmiyor mu? Sınırlı dünya sınırlı insan. Seçenekler belli. Dolayısıyla bu bilinenin dışına insan çıkamaz diye düşünüyorum. Bilmek dolaylı olarak belirlemek diyelim.

Like
Replying to

Bilmesi malum olandan dolayı olduğu için bu belirmek olmuyor ne yapacağına karar veren gene insan Allah ise ezeli ilmi ile onun ne yapacağını bilmiş oluyor


Bunun dışına çıkıp çıkmamak diye bir şey yok zaten ne yapıyor isen o onu biliyor .


Burada sorun bizim zamana tabi olmamız ve yaratıcının bilgisine sahip olmamamız dan kaynaklanıyor

Like

elraenn
elraenn
Jul 10, 2022

Merhaba, Bilmediğini Bilen adlı youtube kanalının tanrı argümanlarını ve müslüman argümanlarını eleştirmesi hakkında bir cevap makalesi yazılabilir mi) Çok vesvese yapıyor o videolar.

Like

Genç Düşünür
Genç Düşünür
Mar 18, 2022

Yani Allah hayata müdahil olur mu ?

Like
Replying to

Allah hayata sadece bizim elimizde olmayan yerlerde müdahil oluyor anne babamızı seçemiyoruz bunun gibi bunun dışında olan şeylerde bizim irademize bırakıyor.

Like

Genç Düşünür
Genç Düşünür
Mar 18, 2022

Eğer yazan kişi hiç bir şekilde müdahil olmuyorsa, yazan kişinin varlığının bir önemi kalır mı ?

Like
Replying to

Hiçbir şekilde müdahil olmuyor diye bir şey yok lakin yazan kişi yazıyı malumata göre yazması onun önemsiz olduğunu göstermez..


Like
  • Twitter
  • YouTube
  • Facebook - White Circle
  • Instagram - White Circle

Hubeyb öndeş 

bottom of page