top of page

Dünya’yı Çevreleyen Görünmez Kalkan



Gökyüzünün (Dünya’yı çevreleyen atmosferin ve manyetik alanın) korunmuş olması, bilimsel açıdan şu mekanizmalarla açıklanabilir:


1. Atmosferin Koruyucu Rolü

Dünya’nın atmosferi, gezegenimizi çeşitli dış tehditlerden koruyan bir kalkan gibi işlev görür.


a) Meteorları Engellemesi

  • Dünya’ya her gün binlerce küçük meteor girer, ancak çoğu atmosferin sürtünmesiyle yanarak yok olur.

  • Atmosfer olmasaydı, yeryüzü sürekli olarak meteor yağmurlarına maruz kalırdı.

  • Sadece çok büyük meteorlar, atmosferi aşarak yüzeye ulaşabilir (örneğin, dinozorların yok olmasına neden olan Chicxulub meteoru gibi).


b) Zararlı Güneş Işınlarını Engellemesi

  • Ozon tabakası (O₃), Güneş’ten gelen ultraviyole (UV) ışınlarının büyük kısmını emer ve yeryüzüne ulaşmasını önler.

  • Eğer ozon tabakası olmasaydı, güneş ışınları canlılar için ölümcül olabilirdi.


2. Manyetik Alanın Koruyucu Rolü (Manyetosfer)

Dünya’nın çekirdeğindeki dönen erimiş demir, bir manyetik alan oluşturur. Bu manyetik alan manyetosfer olarak adlandırılır ve gezegeni kozmik radyasyondan koruyan bir kalkan görevi görür.


a) Güneş Rüzgarlarını Saptırması

  • Güneş rüzgarları, Güneş’ten gelen yüksek enerjili parçacıklardır ve doğrudan Dünya’ya çarpsalar elektronik sistemlere zarar verebilir, canlılar için tehlike oluşturabilirler.

  • Manyetosfer, bu parçacıkları saptırarak Dünya’yı korur.


b) Auroraların (Kuzey Işıklarının) Oluşumu

  • Manyetik alan, bazı parçacıkları kutuplara yönlendirir ve burada güzel aurora (kuzey ışıkları) olaylarını oluşturur.




Van Allen Radyasyon Kuşakları, Dünya'nın manyetik alanı tarafından yüksek enerjili yüklü parçacıkların tutulduğu bölgelerdir. 1958 yılında James Van Allen ve ekibi tarafından keşfedilmiştir. Bu kuşaklar, Dünya'yı kozmik ışınlardan ve Güneş'ten gelen zararlı parçacıklardan koruyan bir kalkan görevi görür.


1. Van Allen Kuşaklarının Yapısı

Dünya'nın etrafında bulunan bu radyasyon kuşakları, esas olarak elektronlar ve protonlar gibi yüklü parçacıklardan oluşur. Dünya'nın manyetik alanı, bu parçacıkları hapsederek gezegenin yüzeyine ulaşmalarını engeller.


İki ana kuşak vardır:

  1. İç Kuşak:

    • Yüksek enerjili protonlardan oluşur.

    • 1.000 km ile 12.000 km arasında bulunur.

    • Güneş rüzgarlarından gelen parçacıklarla beslenir.


  2. Dış Kuşak:

    • Düşük enerjili elektronlardan oluşur.

    • 13.000 km ile 60.000 km arasında yer alır.

    • Güneş fırtınaları sırasında genişleyebilir.





Enbiya ﴾32﴿


وَجَعَلْنَا السَّمَٓاءَ سَقْفاً مَحْفُوظاًۚ وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ


Gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise, gökyüzünün işaretlerine sırt çevirmektedirler.






Firyâbî, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki delillerden yüz çevirmektedirler" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Gökyüzü yükseltilip bir tavan yapılmıştır. Ancak yine de Güneş, Ay, yıldızlar gibi gökte Allah'ın varlığını gösteren âyet ve delillerinden yüz çevirmektedirler." Ed-Dürrü’l-mens̱ûr fi’t-tefsîr bi’l-meʾs̱ûr Süyûtî 898 (1493)



Gökyüzünün "korunmuş tavan" oluşu, tamamen mutlak bir engelleme değil, genel bir koruma düzeni anlamına gelir. Yani atmosfer ve manyetosfer, büyük ölçüde koruma sağlasa da, bazı istisnalar olabilir.


Bu durumda şu sorular gündeme gelir:


  1. Meteorlar ve zararlı ışınlar bazen dünyaya ulaşıyorsa, gökyüzü gerçekten korunmuş mu sayılır?

  2. Bu durum, Kur’an’ın iddiasına aykırı mı?


1. Koruma Sistemi Genel Bir Düzen Üzerinedir


Enbiyâ 32’de geçen "korunmuş tavan" ifadesi, tüm tehlikeleri %100 engelleyen mutlak bir bariyer anlamına gelmez. Kur'an, kâinatın Allah’ın koyduğu bir sistemle işlediğini ve genel olarak korunduğunu belirtir.


  • Meteorların çoğu atmosferde yanarak yok olur ve dünyaya ulaşmaz. Eğer atmosfer olmasaydı, her gün yüzlerce büyük meteorun dünyaya çarpması gerekirdi.

  • Güneş’ten gelen zararlı ışınların büyük çoğunluğu manyetosfer tarafından saptırılır veya atmosfer tarafından süzülür. Fakat bazı ışınlar düşük seviyelerde ulaşabilir.


Bu, Allah’ın yarattığı tabii kanunların bir sonucudur. Kur’an’ın bahsettiği "koruma" tamamen geçirimsiz bir bariyer değil, çoğu tehlikeyi önleyen bir sistemdir.


İstisnalar kaide bozmaz..


Yeryüzünde hayatın devam edebilmesi için gökyüzünü koruyucu bir tavan yapan Allah-u Teâlâ, “Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık “ayetiyle bu gerçeği bundan tam 1400 yıl önce kitabında haber vermiştir. Evet, bu ayet, Kur’an’ın Allah kelamı olduğunun ve asla bir insan sözü olamayacağının delillerindendir. Zira asrımızdaki astronomik ve bilimsel çalışmalar ile ancak ortaya çıkan bir gerçek, bundan 1400 sene önce astronomi ve teknolojinin olmadığı bir zamanda yaşamış, okuma-yazma bilmeyen bir insanın keşfi asla olamaz. Buna inanan ve bunu savunana akıllı denemez. Bu bilimsel mucize gibi Kur’an’ın bütün bilimsel mucizeleri tek bir hakikate parmak basmaktadır. O hakikat, Kur’an’ın Allah’ın kelamı ve sözü olmasıdır.




Araştırma Derleme: MUSTAFA ALİ UÇAR




Comentarios


  • Twitter
  • YouTube
  • Facebook - White Circle
  • Instagram - White Circle

Hubeyb öndeş 

bottom of page