KLASİK MANTIK
- MUSTAFA ALİ UÇAR
- 30 Eyl 2024
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Ağu
Mantık ya da eseme, bilginin yapısını inceleyen, doğru ile yanlış arasındaki akıl yürütmenin ayrımını yapan disiplindir, doğru düşüncenin aletidir. Önceleri bir felsefe dalıyken daha sonra kendi başına bir ihtisas alanı olmuştur. Matematik ve bilgisayar biliminin de parçası haline gelmiştir. Bir disiplin olarak Aristoteles tarafından kurulmuştur. Aristoteles'den etkilenen Farabi tarafından iki kısımda kategorize edilmiştir. (düşünce ve sonuç) İbn-i Sina geçicilik ve içerme arasındaki ilişkiyi geliştirmiştir. Çağdaş zamanlarda Frege, Russell ve Wittgenstein önemli katkılar yapmıştır.

Mantık ilmi, düşünme sürecini düzenleyip doğru sonuçlara ulaşmayı sağlayan bir disiplindir. Özellikle mantık, insanların akıl yürütme yeteneklerini geliştirerek hatalardan kaçınmalarını ve daha tutarlı, sistematik düşünmelerini sağlar.
Mantık ilkeleri, düşünmenin tutarlı ve geçerli olmasını sağlayan temel kurallardır. Bu ilkeler, doğru akıl yürütmenin temel taşlarını oluşturur.
1. Özdeşlik İlkesi (A = A)
Tanım: Bir şey, ne ise odur. Yani bir nesne ya da düşünce, kendisiyle aynıdır.
Örnek: "Bir elma, elmadır." Aynı elmanın kendisi hakkında farklı bir şey söylemek mantıksız olur.
Önemi: Bu ilke, düşüncenin tutarlılığı ve belirginliği açısından gereklidir. Kavramların anlamlarının sabit kalmasını sağlar.
2. Çelişmezlik İlkesi (A ≠ A ve A değil)
Tanım: Bir şey aynı anda hem kendisi hem de değili olamaz.
Örnek: "Bu kapı hem açıktır hemde açık değildir ifadesi çelişkili bir ifadedir ve mantık kurallarına aykırıdır.
Önemi: Çelişmezlik ilkesi, mantıksal akıl yürütmenin belirsizlikten kaçınmasına olanak tanır. Tutarlı düşünmenin temelidir.
3. Üçüncü Halin İmkânsızlığı İlkesi (A veya A değil)
Tanım: Bir önerme ya doğrudur ya da yanlıştır; üçüncü bir durum mümkün değildir.
Örnek: "Bu ışık ya yanıyordur ya da yanmıyordur." Bu durumlarda bir üçüncü ihtimal yoktur.
Önemi: Bu ilke, bir durumun doğru veya yanlış olma zorunluluğunu ortaya koyar, dolayısıyla belirsizliği ortadan kaldırır.
4. Yeter Sebep İlkesi
Tanım: Her şeyin bir nedeni ya da yeterli bir sebebi vardır. Bir şeyin var olmasının veya bir sonucun meydana gelmesinin bir nedeni olmalıdır.
Örnek: Bir taş yere düştüğünde, bunun nedeni yerçekimi kuvvetidir.
Önemi: Bu ilke, olayların rastgele olmadığını, her olayın bir sebebe dayandığını kabul eder. Bilimsel ve felsefi düşüncede çok önemli bir rol oynar.
AKIL YÜRÜTME YÖNTEMLERİ
1. Tümevarım (İndüksiyon)
Tanım: Tümevarım, belirli olaylar ya da gözlemlerden genel bir sonuca ulaşma yöntemidir. Bu süreçte, belirli örneklerden yola çıkarak daha geniş ve kapsayıcı sonuçlar elde edilir.
Özellikleri:
Belirli olaylar ve örneklerden hareketle genel bir kural oluşturulur.
Sonuç kesin değildir; yüksek olasılıkla doğru olabilir ancak her zaman kesin doğruluk garantisi yoktur.
Örnek:
"Bu gözlemlenen kuğuların hepsi beyazdır."
"O halde tüm kuğular beyazdır."
Ancak bu sonuç, kesin olarak doğru olmayabilir, çünkü siyah kuğuların varlığı göz ardı edilmiş olabilir.
Kullanım Alanı: Bilimsel gözlemler, hipotez geliştirme ve genellemeler yapma süreçlerinde yaygın olarak kullanılır.
2. Tümdengelim (Dedüksiyon)
Tanım: Tümdengelim, genel bir kuraldan veya önermeden hareketle özel bir sonuca ulaşma yöntemidir. Eğer genel kural doğruysa, bu kuraldan çıkan sonuçlar da doğru olur. Tümdengelim akıl yürütmesi kesin sonuçlar sağlar.
Özellikleri:
Genel önermelerden özel sonuçlara varılır.
Sonuçlar mantıksal olarak geçerlidir, dolayısıyla sonuç kesin ve doğrudur (eğer önermeler doğruysa).
Örnek:
"Tüm insanlar ölümlüdür." (Genel kural)
"Sokrates bir insandır." (Özel durum)
"O halde Sokrates ölümlüdür." (Özel sonuç)
Kullanım Alanı: Matematik, felsefe, hukuk gibi alanlarda kesin ve doğruluğu garantili sonuçlar elde etmek için kullanılır.
3. Analoji (Benzeşim)
Tanım: Analoji, iki farklı durum ya da olay arasında benzerlikler kurarak akıl yürütme yöntemidir. Bir olaydaki bilgileri kullanarak, benzer özellikler taşıyan başka bir olay hakkında sonuç çıkarma yöntemidir.
Özellikleri:
İki olay ya da nesne arasındaki benzerlikler dikkate alınır.
Kesin doğruluk sunmaz, çünkü benzerlikler yüzeysel ya da kısmi olabilir.
Olasılıklara dayalı sonuçlar sağlar.
Örnek:
"Bir araba motoru düzgün çalışmazsa, nedeni yakıt ya da motor arızası olabilir."
"Bu uçak da motorla çalışıyor, o halde motor düzgün çalışmadığında benzer nedenler olabilir."
Bu sonuç, benzerlik üzerine kurulmuştur, ancak başka farklı nedenler de olabilir.
Kullanım Alanı: Hukuk, teknoloji, biyoloji ve günlük yaşamda benzer durumları anlamak ve çözüm üretmek amacıyla sıkça kullanılır.

Mantıkta kavramlar
a. Açık ve Kapalı Kavramlar
Açık Kavramlar: Anlamı belirgin ve sınırları net olmayan kavramlardır. Örneğin, "güzellik" gibi soyut kavramların anlamı kişiden kişiye değişebilir.
Kapalı Kavramlar: Anlamı ve sınırları belirgin olan kavramlardır. Örneğin, "üçgen" kavramının anlamı nettir ve tanımı kesindir (üç köşesi olan bir şekil).
b. Tekil ve Tümel Kavramlar
Tekil Kavramlar: Belirli bir tek nesneyi ya da varlığı ifade eden kavramlardır. Örneğin, "Ankara" ya da "Albert Einstein" gibi.
Tümel Kavramlar: Birçok bireyi ya da nesneyi kapsayan genel kavramlardır. Örneğin, "şehir" veya "bilim insanı".
c. Somut ve Soyut Kavramlar
Somut Kavramlar: Duyularla algılanabilen fiziksel nesneleri ifade eder. Örneğin, "masa", "kitap" gibi kavramlar somuttur.
Soyut Kavramlar: Fiziksel olarak duyularla algılanamayan, zihinsel ya da felsefi kavramlardır. Örneğin, "adalet", "sevgi", "erdem" gibi kavramlar soyuttur.
d. Kollektif ve Distribütif Kavramlar
Kollektif Kavramlar: Bir grup ya da topluluğu ifade eden kavramlardır. Örneğin, "ordu" ya da "sınıf" gibi kavramlar, birden fazla bireyi kapsar ama topluluğu bir bütün olarak ele alır.
Distribütif Kavramlar: Tek tek bireyleri ya da nesneleri ifade eden kavramlardır. Örneğin, "öğrenci" kavramı her bir bireysel öğrenciyi ifade eder.
Aristoteles mantığın mucidi değil, müfessiridir. O, mantık ilkelerini sistematik hale getirmiştir; ancak bu ilkeler Aristoteles’le başlamamış, onunla ortaya çıkmamıştır.
Mantık, insan zihninin icadı değil, varlığın zorunlu yasasıdır. Mesela “Bir şey, hem var hem yok olamaz” ilkesi (çelişmezlik), sadece düşünmenin değil, varlığın kendisinin temelidir. Bu ilke, hiçbir filozofun keyfi tercihi değil, var olan her şeyin işlemesinin zorunlu şartıdır.
Aristoteles, bu yasaları keşfetmiş ve onları sistemli bir disipline dönüştürmüştür. Tıpkı Newton’un yerçekimini icat etmeyip keşfetmesi gibi. Bu nedenle mantık, ne Grek düşüncesine mahsustur, ne de tarihsel bir araçtır. O, aklın değil, hem aklın hem varlığın işleyiş yasasıdır.
Sonuç olarak:
Mantık Tanrı’nın yarattığı bir araç değil, ezelî ilmî düzeninin bir yansımasıdır.
Mantık Aristoteles’in değil, hakikatin dilidir.
Akıl, bu dili okuyarak varlığı anlar; filozoflar ise bu dili derinleştirir, tarif eder ama icat edemez.
Mantığın doğası, insan zihninin dış dünyayı anlamlandırma biçimi değil, bizzat varlığın yapısından kaynaklanır. Yani mantık ilkeleri —özellikle çelişmezlik, üçüncü hâlin imkânsızlığı, özdeşlik— sadece düşünmede değil, varlıkta da geçerlidir. Bir şey, aynı anda hem var hem yok olamaz; bu, sadece aklın değil, varlığın kendisinin zorunlu yapısıdır.
Bu yapının kaynağı ise, zorunlu ve mutlak varlık olan Tanrı’dır. Tanrı'nın ilmi sonsuz, her şeyi kuşatan ve tutarlıdır. Bu yüzden, evrende düzen, nedensellik ve aklen kavranabilirlik vardır. Eğer mantık ilkeleri Tanrı’dan bağımsız veya keyfî olsaydı, Tanrı'nın bilgisi de çelişik olabilir, evren irrasyonel bir kaos olurdu.
Tanrı mantığı yaratmaz; çünkü mantık yaratılabilir bir şey değildir — varlığın zorunlu yapısıdır ve bu zorunluluk, ancak zorunlu varlık olan Tanrı'nın ezelî ilminden kaynaklanır. Dolayısıyla mantık Tanrı’dan ayrı değil; O’nun ilmî zâtına içkin bir zorunluluktur.
Tanrı mantığın ötesinde olamaz, çünkü “mantığın ötesi” demek, çelişkinin de mümkün olması demektir. Oysa çelişki her şeyi yıkar: ne doğruyu ne yanlışı, ne Tanrı’yı ne varlığı bilebiliriz. Bu nedenle mantık, Tanrı'nın hikmetli ve tutarlı doğasının bir tecellisidir. Mantığı yadsımak, hem Tanrı’yı hem aklı yadsımaktır.
Bir fikrin sağlıklı ve doğru olabilmesi için mantığa uygun olması gerekir. Mantığa dayanmayan hiçbir düşünce kabul edilemez. Güçlü bir argüman, ancak mantığa uygun olduğu ölçüde sağlam ve geçerli olabilir.
İleri seviye okuma için
Mantık ders videoları
コメント