top of page

Her şeyi Allah yarattı, Allah'ı kim yarattı?

Güncelleme tarihi: 21 Haz


ree

Nedensellik ilkesi tam olarak şu şekildedir:

Her şeyi değil, “başlangıcı olan her şeyin” bir nedeni vardır.

  • Nedensellik İlkesi: “Her başlangıcı olan şeyin bir nedeni vardır.”


  • Bunun kapsamı, yalnızca sonradan var olmuş (başlangıcı olan) varlıklardır; Allah ise ezelî, yaratılmamış ilk nedendir.



“Tanrı kavramı gereği ilk sebep yaratılmamış olandır; yaratılmamış bir varlığa ‘kim yarattı?’ demek mantıkî olarak anlamsızdır.”



  • Tanrı (Allah) ilk nedendir: Kavram itibarıyla yaratılmamış, ebedî ve ezelî olandır.


  • Saçma Soru Paradoksu: Yaratılmamış bir varlığa “kim yarattı?” diye sormak, hem yaratıcı-yaratılan ayrımını hem de sebep-sonuç ilkesini ihlal eden bir sorudur.


  • Sonuç: Bu soru, tanrı kavramının kendi tanımıyla çeliştiği için mantık dışıdır.


  • Analojiler


    • “Abin kaç aylık hamiledir?”


    • “Beni kim çizdi?


    • ”Bu sorular, gelecek veya soyut kavramlarla ilgili olmaları değil, soru sorma kategorisinin yanlış uygulandıkları için anlamsızdırlar.


  • Sonuç: “Her şeyi Allah yarattı, Allah’ı kim yarattı?” sorusu da aynı mantık dışılığa düşer ve kavramlar karıştırıldığı için geçersizdir.


  • “Zaman‑mekânın yaratıcısıdır” ifadesi, Allah’ın hem zaman hem mekânın ötesinde olduğunu gösterir.


  • Zaman ve mekân içinde var olan varlıklara yönelik geçerli sorular, zaman‑mekânın yaratıcısı olan Allah’a uygulanamaz.

.


 Kozmolojik ve Fiziksel Deliller: Evrenin Bir Başlangıcı Vardır


  1. Big Bang ve Kozmik Mikrodalga Fon Radyasyonu


    • Modern kozmolojiye göre evren yaklaşık 13.8 milyar yıl önce tekil bir “başlangıç noktasından” genişlemeye başlamıştır.

    • Evrenin her yönden gelen ve her yöne eşit yayılmış 2.7 K sıcaklıktaki kozmik mikrodalga fon radyasyonu, bu genişlemenin — ve dolayısıyla zaman-mekânın bir “ilk an”ının — somut kanıtıdır.


  2. Termodinamiğin İkinci Yasası


    • Kapalı bir sistemde entropi (düzensizlik) asla azalmaz; sürekli artar.

    • Eğer evren ezelî olsaydı, bu yasaya göre bugün mutlak termal dengeye (maksimum entropiye) çoktan ulaşmış olmalıydı. Oysa hâlâ enerji akışları, yıldız oluşumu ve yaşam varlığını sürdürüyor.


  3. Matematiksel ve Felsefî “Asıl Sonsuz” İmkânsızlığı


    • “Sayılar kümesi” gibi soyut bir bütünü gerçek dünyaya uygulamak—yani sonsuz sayıda olayın ardı ardına gelmesini—hem mantıken hem de fiilen gerçekleştirilmesi imkânsızdır.


    • Bu, “evren ebedîdir” diyenlerin önüne konulan soyut bir sınır: zaman serisinin geçmişte sonsuza gitmesi hem mantıksal bir çelişki (her anın ardında hâlâ bir an olurdu) hem de fiziksel olarak gözlemlenebilir bir “ilk an”ı inkar eder.


Sonuç: Fiziksel ve matematiksel veriler, evrenin bir başlangıcı olduğunu, dolayısıyla “ezelî” değil “arsızî” (sonradan var olmuş) olduğunu gösterir.



Kelâmî Argümanlar: Zorunlu Varlık (Vacibu’l‑Vücûd) ve Mümkün Varlık Ayrımı


Hudûs delîli (sonradan var olma delili),


  • Hudûs: Evren ve içindekiler “sonradan var olmuş” (başlangıcı olan) mümkün varlıklardır

    .

  • Nedensellik: Başlangıcı olan her şeyin bir nedeni—bir yaratıcısı—olmalıdır.


  • Teselsülün İmkânsızlığı: Sebep zinciri geriye doğru sonsuza uzatılamaz; bu durumda hiçbir şey var olamazdı.


  • İlk Neden: Geriye zorunlu, yaratılmamış ve ezelî bir “ilk neden” kalır.


  • Vacibu’l‑Vücûd: Bu “ilk neden” varlığı kendisinden olan, yokluğu aklen mümkün olmayan zorunlu varlıktır ki bu Tanrı’dır.



  1. Mümkün Varlık – Zorunlu Varlık Ayrımı


    • Mümkün varlıklar: Var olmaları kendilerinden değil, başka bir varlıktan kaynaklanan; yoklukları tasavvur edilebilen varlıklardır (evren, canlılar, cisimler).


    • Zorunlu varlık (vacibu’l‑vücûd): Varlığı kendinden, içkin; yokluğu aklen mümkün olmayan tek varlıktır.


  2. Regresyonun (Teselsülün) İmkânsızlığı


    • “Her yaratılanın da bir yaratıcısı varsa” diyerek sebep zincirini sonsuza uzatırsak, hiçbir varlığın nihayetinde var olması imkânsızlaşır. Çünkü sonlu bir zincir sonsuz geriye gidemeyecektir.


    • Bu nedenle bir “ilk neden” olarak ezelî ve yaratılmamış bir varlığın varlığı zorunludur; işte bu Tanrı’dır.


  3. Evren Neden Zorunlu Olamaz?


    • Evren, fizik yasaları, uzay‑zaman, enerji ve madde ilişkileri üzerinden işleyen bir sistemdir: Bunların tümü dış etkenlere muhtaç “mümkün varlık” özellikleri gösterir.


    • Oysa zorunlu varlık içsel olarak var olabilme niteliğine sahiptir; evren bunu sağlayamaz.


    • Evren Mürekkep (Bileşik) Varlıktır

      • Parçalanabilir, bölünebilir, birden çok unsurun bir araya gelmesiyle oluşur.

      • Bileşik yapılar, bir araya gelme ve ayrılma süreçlerine tabidir; varlıkları sürekli değişime ve yok olmaya açıktır.

      • Bu nedenle ezelî (başlangıcı olmayan) olmaları aklen mümkün değildir: Başlangıcı olmayanı bölmek anlamsız kalır.


    • Tanrı Saf (Basit) Varlıktır


      • Zâtî/özsel varlık olarak hiçbir parçaya, unsur veya bileşene ihtiyaç duymadan “bir”dir.


      • Parçalanma, değişme ve nihayetinde yok olma tehlikesi taşımadığı için ezelî olması hem kavramsal hem de mantıksal açıdan tutarlıdır.


      • Saf varlık; kendi zatıyla varlığını sürdüren, dışsal hiçbir etkiye muhtaç olmayan varlıktır.


Sonuç: Metafiziksel ve kelâm çerçevesinde sadece zorunlu varlık (Tanrı) ezelî ilk neden olabilir; evren bu özellikten yoksundur..



 Kavramsal ve Mantıksal Dayanak: Tanrı Kavramının Kendi Tanımı


  1. Tanrı’nın Ezeli ve Ezeli‑Ebedî Olması

    • Tanrı tanımı gereği “zamanın başlangıcı ve mekânın dışındadır” (muzahhaf).

    • “Ezelî” deyince “hiçbir başlangıcı yok” demektir; bu, varlığın kendisinden olması, dolayısıyla yaratılmamış olması demektir.


  2. Kategori Hatası ve Mantıksız Sorular

    • “Evren ebedî ise neden bugün hâlâ değişiyor?” “Ezelî varlığın özünde değişmez olması gerekmez mi?” gibi sorgulamalar, evreni Tanrı kategorisiyle karıştırıp birbiriyle çelişkili önkabul üretir.


    • Evren “sonradan var olmuş” bir sistemken, Tanrı “ezelî varlıktır”; bu iki farklı kategori bir arada tartışılmaz.


  3. Dil ve Kavram Tutarlılığı

    • Tanrı kavramını anlamlı kılan, “ilk sebep, asla yaratılmamış varlık” niteliğidir.


    • Evreni “ezelî” addedenlerin savı, kavramsal tutarsızlık taşır ve fiili-kozmolojik verilerle bağdaşmaz.


Sonuç: Tanrı kavramının özünde “ezelî, yaratılmamış ilk neden” olmak vardır; evreni bu kategoriye koymak hem kavramsal hem de deneysel olarak geçersizdir.


Netice


  • Evren fiziksel, matematiksel ve gözlemsel verilere göre bir başlangıca sahiptir; bu yüzden ezelî olamaz.


  • Tanrı ise kavramsal olarak ezelî ilk nedendir; yaratılmamış olanın varlığına “kim yarattı?” demek mantıkî olarak anlamsızdır.


Bu üç ayrı eksende —kozmolojik, kelâmî-felsefî ve kavramsal— evrenin ezeli olma iddiası çürütülmüş, Tanrı’nın ezeli ilk neden oluşu ise güçlü bir biçimde gerekçelendirilmi




Bu videoyu izlemenizi tavsiye ederiz .


Kavramlar


  • Zâtî (Özsel, İçkin) Varlık• Varlığı kendisinden, kendine mahsustur.• Varlığının açıklanması için başka bir şeye ihtiyaç duymaz; yokluğu aklen mümkün değildir.• Kelâmî terimle: vacibu’l‑vücûd (varlığı zorunlu olan).


  • Arzî (Bağlı, Dışsal) Varlık• Varlığı, kendi dışında başka bir nedene/varlığa bağlıdır.• Yokluğu aklen mümkündür; varlığı başka bir sebebe muhtaçtır.• Kelâmî terimle: mümkin varlık

    .

2. Lokomotif–Vagon Analojisi

Öğe

Tanımı

Benzetme

Lokomotif (Zâtî)

Kendi gücüyle hareket eder; başka bir güç onu çekmez.

Yaratıcı (Allah) gibi: “kendinden var”

Vagonlar (Arzî)

Lokomotif tarafından çekilir; lokomotife muhtaçtır.

Yaratılan evren, canlılar, zaman‑mekân

  • Lokomotif: Başka bir güç tarafından itilmiyor ya da çekilmiyor; hareketinin kaynağı kendi motorudur.


  • Vagonlar: Lokomotifin hareketine bağlı; lokomotif olmasa kendi başlarına hareket edemezler.


4. Sonuç


  • “Yaratıcının bir yaratıcısı olmaz” derken kastettiğimiz, Allah’ın zâtî olmasıdır: Onu başka hiçbir varlık “başlatmaz”, “yaratmaz.”


  • Biz Yaratan’ı zâtî, yaratılanı arzî olarak ayırdığımızda, “Allah’ı kim yarattı?” sorusunun mantıksızlığı —tıpkı “Lokomotifi kim çekti?” sorusunun— açıkça ortaya çıkar.


Edebiyatta bir kural vardır:

“Teşbihte hata aranmaz.”Benzetme (teşbih), özdeşlik değil benzerlik kurar; ayrıntılara takılarak kasıt edilen mesajı kaçırmak, teşbihin işlevine aykırıdır.
  1. Teşbih misâller birebir aynı değildir;


    • Sadece benzerlik üzerine kurulur.

    • Elbette benzemeyen yönler olacaktır; misal bu farklılıklarla misal olmaktan çıkar, gerçek hakikat hâline gelirdi.


  2. Analojiler; felsefe, bilim ve edebiyatın vazgeçilmezidir.

    • Örneğin, atomun yapısı “üzümlü kek”e benzetilir; kimse “atom undan mı yapıldı?” dememiştir.


    • Amaç, soyut veya karmaşık yapıları somutlaştırarak kavratmaktır.


  3. Arîzî–Zâtî Ayrımını Göstermek İçin Örnekler:


    • Güneş–su ısınması:

      • Suyun ısınması arîzîdir (güneşten gelen ısı).


      • Güneşin ısınması zâtîdir (içsel nükleer reaksiyonlar).


    • El–sıvı ıslaklığı:

      • Elin ıslaklığı arîzîdir (sıvıya temas).


      • Sıvının ıslaklığı zâtîdir (H₂O moleküllerinin kurulu düzeni).


    • Lokomotif–vagon:

      • Vagonların çekilmesi arîzî bir durumdur.


      • Lokomotifi “lokomotif” yapan zâtî özelliği—iç motoru ve mekanizmasıdır.

Sonuç: Teşbihte “hata” aramak yerine, benzerlik kurduğu yönleri görmek esastır; detaylardaki farklılıklar misalin etkisini zayıflatmaz.

Evren arîzî bir varlıktır; bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Oysa Allah, zâtî niteliği gereği ne bir başlangıca ne de bir sona muhtaçtır: O, doğmamış, doğurmamış, hiçbir benzeri bulunmayan tek varlıktır (İhlâs Sûresi).



Videoyu izleyiniz..


Araştırma ve Derleme: MUSTAFA ALİ UÇAR


Videoları izleyip kaynakları okumanızı tavsiye ederiz....











Yorumlar


  • Twitter
  • YouTube
  • Facebook - White Circle
  • Instagram - White Circle

Hubeyb öndeş 

bottom of page